Balıkçıları izliyordum
Kadınlar renkli, uzun etekli elbiseleriyle gülüşüyorlardı
Yalıçapkını mahallenin muhtarı
Kediler sokak serserisi bu boynuna etir sürmüş kadınların kucağında
Çinekopun kokusu yayılıyor pöfür pöfür
Bana birkaç demlik şiirler döktürürcesine
Pencerelerden bakan teyzeler
Tepemde kurusun diye asılmış ıslak çamaşırlar
Sanki önceden tanıyormuşum gibi bir bayan geçti
Baktı, hüzünlendi biraz; düşlerinde havarık
Endişeli ama çokça alımlıydı öylece geldi geçti
Kaç demlik devirdim ufak bir çay ocağında
Gözüm pencereye ardından saate ilişti
Apartmanlarında gürültülerini dinliyorum
Onca kodamanın arasından kaçışan gazete sayfaları
Hüzün sokağından sola doğru düz rampa çıkarken vardı geldi son birkaç söyleyiş...
Ne anlatmak istediğimi bilmiyorum
Hayallerimin kiremit taşlarında oturup ballanan dudakları izliyorum
Saçların tellerinden hafifçe sallanan mecaz-ı mürselleri süzüyorum
Her şey onu hatırlatıyor, sessizlikler, bağırmalar ve...
Bu yolları gidenler geliş yolunu şaşırıyor belki bilerek belki de hepten giderek...
Yok dertli değilim ayağımı boydan boya saran mantar gibi
Telaşlı da değilim beklemelerim yoruldu
Kafamın içinde neler dönüyor algılayamıyorum artık
Her gün bir posta özlem çeke çeke
Artık alışkanlık ve huy oldu, yok anlamadın beni stresli değilim...
Evde içemediğim bir bardak çayı
İşte konuşturma beni neşeli kafaya bu kadar içemem
Neşe benim o bilinçaltımın güzel kızı değil miydi?
Daha böyle nasıl gidecek bilmiyorum
Bir kere bilmiyorum ki ne derdim var, micazım böyle...
Kelimelerim zamanı kontrol ediyor
Buna ayak uydurmayan dar sokaklarda kornalara asılıyor
Hiç neyse bundan sonraki öyle bomboş dirensin beynimde
Kendime bile söyleyemediğim çok büyük sırlarım var benim
Benim idam kararımı veren, hayattan onaylı...
Yok ben çok dertli değilim
Bu sokaklar, caddeler, bağıran kadınlar...
Evet, evet tesbihle kara bulutları şutlayanlar
Kime baksam öyle yüz hali alıyorum
İdam kararımda şeymiş "tutsaklık" diyorlar ya ondan...
Bir bardak daha çay koydum
Ayağımı esir alan mantar öyle hiddetleniyor ki
Hayallerime yürümeye zorluk çekiyorum
Evet saat 6'ya gelirken o bayan göründü gözüme
Tanışmış gibiydik tanışamamışlık halindeydi gamzeleri
Bu kadar çay yeter elbet
Sıla-i rahîm apartmanının giriş kapısında
Betonun içimi yakan soğukluğunda sigara tüttürenleri izliyorum
Gömleğimin cebine sıkıştırdığım şiir bunları anlatıyor bana
Peki sen ne düşünüyorsun bu hususta?
Dışarı da beni gören ne düşünüyor?
Delilik caddesinden yiğitlik sokağına doğru ambulans geldi
Dikkatimi çekip de edemediğim sayfaları şimdi düzelttim
Balıkçı amcanın lokantasında ağzın yanarak yemeğini yediğinde
Seni bilmeyenler nasıl yaşıyordur?
Kelimelere iştah geldi ben o kalpten çıkamadım
Gözüm gözlerde kaldı ve dudağım kaşındı
Ben o sokaklarda çamaşırların kuruduğunu da görmedim
Üşütmedi pencerede ki teyzeler, susmadı kodamanlar
Huylandım, sen var mıydın?
Bu şiirlere başlık bulmak zor herkese benzer gibi
Söyleyip dinletememek çetin ceviz
Hiç bir şey uymuyor bu zamana kadar
Kafalar karmakarışık, düşünceler uyuştu
Yok ben sana kendimi anlatamadım ben yorgun değilim...
Kelimeler, sözler beni yönetiyor
Doyduysan kalkalım kavuşmak vapuru kaçar
Ben şiirlerden kaçıp da gelememenin hapsindeyim
Duygular karman çorman bilemedim
Sen hakikaten ne zaman gelirsen buda burada biter...
Kulağımın dibinde türküler, mersiyeler çalınıyor
Kalkıp gitmek gece 12leri bulur
Fotoğrafına öyle sadece bakarım, severim, mest olurum
Sen?..
Gel be artık hoşuma mı gidiyor bu saçma tutsaklık?...
Aykut Barış Çelik