Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türk aydınları nezdinde kişiyi “mürteci” olarak tanımlamamıza yol açan birkaç ana gösterge var: Çarşaf giymek, başı örtmek, Kur’ân Kursları’na çocuk göndermek, porno yayına karşı olmak, teknoloj eleştirisi, televizyon programları ve bu kanaldan gelen pop ve magazin kültürün yıkıcı etkilerine karşı koymaya çalışmak vs. Özellikle televizyon maddi uygarlığın önemli göstergelerinden biri olduğundan, dokunulmazlar arasında yer alır. Cemaat bireylerini televizyonun yıkıcı etkilerinden uzakta tutmaya çalışan İstanbul’daki Çarşamba semtinin önemli dini şahsiyetlerinden Mahmut Efendi, bu yüzden sıklıkla medyanın ihbarlarına konu olmaktadır. Mahmut Efendi, cemaatinden kadınlara çarşaf giymeyi, erkeklere şalvar ve sarık takmayı, sakal bırakmayı tavsiye etmekten başka bir vaazında da TV’nin seyredilmesine de karşı olduğunu açıklamıştı. Tabii ki Hoca’nın bu tutumu kategorik olarak “mürteci” sayılmasına yeter sebepti. Oysa TV, Batı dünyasında da çokça eleştiriye konu olan bir nesnedir. Yararları, modern toplumdaki kaçınılmaz yeri ve olumlu işlevi yanında, TV’nin bir uyuşturma aracı olduğunu, insanlığı hızla yıkıma götürdüğünü, şiddeti yaygınlaştırdığını, büyük mâlî ve endüstriyel çıkar çevrelerinin etkili bir aracı olduğunu, toplumda varolan şiddet, bayağı cinsellik, cinayet ve araba tutkusu gibi yanlışlıkları tekrarlayıp bunları beşeriyetin asli davranışları haline getirdiğini söyleyenler de var. Bu olayda Aristo mantığından hareket edersek, televizyon eleştirisini yapanların gerçek mürteciler olduğuna karar verebiliriz. Çünkü bizim aydınlanmacılarımıza göre modern toplumun teknolojik bir ürününe karşı çıkmak, ilerlemeye ve uygarlığa karşı çıkmakla eş anlamlı sayıldığından ve TV’nin de teknolojik uygarlığın en harika simgesi ve ürünü olması hasebiyle ona karşı çıkmak doğrudan gericilik olduğundan; Mahmut Efendi ile birlikte bu eleştirmenler de hükmen mürteci sayılır. Bu mantıksal kıyaslamanın, mantığı, kadim Bâbil kültür çevresinin değil de, eski Yunan’ın ve özellikle Aristo’nun buluşu kabul edenlerce muteber sayılması gerekir. Şu var ki, aydınlanmacılar, Batı’dan gelen eleştirilere yüksek sesle itiraz etmezler. Ama bizden birisinin aynı eleştiriyi yaparken neden “mürteci” olduğunu, aynı eleştiri Batı’dan geldiğinde neden sessiz karşılandığını, hatta içinde bir hikmet var denmesinin sebebini birinin izah etmesi gerekir.
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.