Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

687 syf.
·
Puan vermedi
Ah siz aşağılık insanlar!
Klasik olmanın birinci şartı çağlar arasında geçiş yapacak denli zamanı aşan konulara yer verip söz konusu konuları evrensel bir nitelikte işlemektir benim fikrimce. Bu yüzden Suç ve Ceza gibi bir kitabın klasik olması o kadar doğaldır ki, bu eserin klasik olduğunu bilmesek bile onu okumak bu bilgiye erişmemizi mümkün kılıyor. Onun klasik olmanın şartlarını taşıdığını şu an okuduğum yere kadar diyebilirim ki insan psikolojisine ve insanın sosyal bir varlık oluşunu ele almasından dolayıdır. Bu yüzden de yazıldığı zamanlar okunduğu gibi bu ve bundan sonraki zamanlarda da okunacaktır. Çünkü insan var oldukça psikolojisi de var olacak, psikoloji var oldukça da insan ruhundaki kaymalar, incelikler, duygu değişimleri de sürecektir. Hal böyle olunca da böylesine insan ruhunu ve düşüncesini her paragrafta yazan bir eser kalıcılığını korumuş olur. Toplumun ekonomik durumunun bireyin oluşumundaki etkisi, birden değişen dengelerle insan karakterindeki değişimler Raskolnikov karakteri kanalıyla bir cinayet üzerinden bir kişiliğin yavaşça ama zehir misali yok oluşu işlenir. Raskolnikov yoksulluğun yarattığı buhranlı dönemin etkisiyle cimri olan tefeci kadın onun kız kardeşinin öldürür. Ama bu ölümden öncesi kadar sonrası da çarpıcıdır. Çarpıcı diyorum. Başka kelimeler daha etkili olabilir ama zihnimde çarpıtan düşünceler yarattığı için çarpıcıdır derim. Karakter cinayeti işlemeyi önceleri kendine yakıştırama hatta bunu düşünmekten kendini kınar. Ne var ki, yokluk arttıkça doğru ahlak kötü ahlak karşısında çatırtılar eşliğinde sessiz bir depremle yıkılır. Geriye kalan kötülüğün iğrenç enkazıdır. Bu enkazla yapılacak tek şey iki insanı öldürmek ve tefeci kadının parasını çalmaktır. Yazarken olayları anlatmak kolay geliyor ama Raskolnikov bunları yaşarken canlı canlı yakılmaya benzer acılar çekiyordu. Onu kimse bilmiyordu, zaten o da kimseye bunlardan bahsetmiyordu. Zamanla değil sadece birkaç günde suçunun cezasını bizzat kendisi vererek günlerini vicdanın ağır cezalarıyla geçirmeye başladı. Bu noktada suçlunun bir insan olduğunu acıyla görüyoruz, Raskolnikov bir insan ve insanın ardılı vicdana sahip olduğu içindir ki yaptığından büyük bir acı duymakta. Garip olansa bu pişmanlığa benzer bir şey değildi, daha çok kendine bu suç için duyduğu derin iğrenmeyle karışık öfkeydi. Ben belki de bu olayları yorumlamak konusunda biraz abartı yapıyor olabilirim ama ancak böyle yazarsam duygularımı aktarmış olurum. Zaten bu kitap yorumlarını yaparken objektif ve kesin doğrulardan konuşmak iddiam da yoktu. Kitapların ağır basan yönleri ve alanları olur. Bir kitabı okuduğumuzda okuduğumuzun yalnız satırlardan ve söz sanatlarından ibaret olmadığını anlayabiliriz. İki insanın sevginin tutkuya bağlanmış duygularının tarifini, ilişkilerinden söz edilmesi, biraz da dram olması bize kitabın yönünün aşk, alanının ise duygular olduğunu gösterir. Suç ve Ceza'nın insan psikolojisinin bulunduğu durumlarda takındığı tavır, bizlerin hallerinin diğerlerine yansımalarını anlatmak bakımından yönünün insan psikolojisi, alanının insan ruhu olduğu sonucunu çıkarıyorum. Anlatımın duru ve dürüstçe olması kitabı kurgusaldan çok daha önce görülmüş bir olayın anlatılması gerçekliğini veriyor. Toplum içi sayılarımız ne kadar artarsa artsın kendince hepimiz yalnız, dertlerle baş başa varlıklarız. Kafamızın içinde dört dönen her bir düşünceyi dinliyor, bazıları hoşumuza giderken bazılarını düşünmekten dahi kendi zihnimizi men ediyoruz. Suç işleyen biz, cezasını da veriyoruz. Ama bu suç ve ceza mekanizması her zaman düşünüldüğü gibi işlemez. Mesela Marmeladov adlı memur karakter ayyaştır ama bu ayyaşlığın ve ailesine olan sorumsuzluğunun boyutunun suç tarafını görse de bunun cezasını kesmez ve suçlu kalmaya devam eder. Bu bakımdan da insan – vicdan ikilemi sorunu ortaya edebiyatla beraber çıkar. Dostoyevski bazılarının bu ikilemden kurtuluşuna da yer verir, ikilemin bıçağıyla ölene de. Şu an okuduğum yere kadar çıkaracağım sonuçlardan biri insanın tamamıyla temiz düşünceden oluşmadığı, vicdanın düşünce üzerinde bazen etkin rol oynarken bazen de bir seyirci olduğu gerçeğini görmek oldu. Doğrusu vicdanıyla ölen birini gördüm de Raskolnikov ’un bu savaştan nasıl çıkacağını da merak ediyorum. Karakterlerin yapmacık bir tavırlar ve kişilikler sergilemesi kitabın herhangi hiçbir yerinde geçmemişti. Her insan etini kemiğini, kişiliğinin köşede kalmış yada onu o yapan özellikleri saklanmadan olayların evrenselliği yansıtan üslubuyla okura yansıtılmış. Vicdanındaki ağır yükü insanca bir tavırla yoğun hislerle yaşayan Raskolnikov bir nevi iki karakterin birleşimiydi. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı bir tarafta olan Raskolnikov ile sistemi tefeci bir kadını öldürerek yok edece düşüncesiyle vicdanını temizlemeye çalışan korkak Raskolnikov sahneler boyunca kanlı bir savaş içine girişti. Savaşta kazanan olmaz çünkü kazandım sanan bile kendinden çok şey kaybetmiştir. Durum böyle olsa da vicdanına karşı dürüstlüğü sergileyen cesur Raskolnikov savaşı kazandı, çok şey kaybetmesine rağmen. Klasik romanlara özgü uzun melodram sahneleri yerine hayattan kopmuş olayları sahneye taşımaması, edebiyatı birazdan fazla söz sanatı yerine tiyatronun içine koyuyor. Bunun dışında zamanın an an yazıya aktarılmayıp olayların bitimi sırasında ufakça belirtilmesi belirtmem gereken bir noktaydı. Oysa ki, çoğu yazarın zamanın her anını yazarak yok sabahtı yok gecenin bilmem kaçıydı tarzındaki bölüme veya kurguya girişlerini görmemek memnuniyet vericiydi. Dostoyevski'nin büyük olmakla birlikte bir yazarın insanlara olan hitabının bu kadar yüceliğine şaşırarak bundan ilham almaya devam edip yolumdan gideceğimi yazarak satırlarımı bitiriyorum. Son olarak; kelimeleri yazmayalım, kelimeleri insanlık için yazalım.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,5bin okunma
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.