"Her şeyden önce, din 'yöneteni yönetilenlerle birleştirir', başka deyişle, nihayetinde 'yönetilenlerin vicdanını yönetene teslim eden' siyasi bir kimlik yaratır. İkinci olarak, din yönetilenler arasında, verili düzeni kuşkulu kılabilecek daha eleştirel bir siyasi güç kavrayışını engelleyerek, 'daha sert yönetim biçimlerinin kargaşası ve büyük sıkıntıları karşısında sükuneti ve politikanın kaçınılmaz kirliliği karşısında saflığı güvenceye alma aracı olarak' hizmet eder. Son olarak, din aynı zamanda sıradan insanlara... bu durum karşısında çok değerli bir memnuniyet duygusu verir."