Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

DEĞİŞMEK İÇİN YAŞAMAK, YAŞAMAK İÇİN DEĞİŞMEK
Hayatın bizleri sıkıştırdığı yerde kendi varlığımızı kaldıramadığımız zamanlarda söylenen, "her şeye yeni bir sayfa açma" söylemi, boş bir zırvalıktan başka bir şey değildir. Bu, benim değişimi reddettiğim manasına gelmemeli. Keza savunduğum şey, biz bir değişime maruz kaldığımızda yeni bir başlangıç yapıp önceki kişiliğimizi reddetmek yerine, önceki kişiliğimize bağlı farklı bir varyasyona geçmemiz gerektiği telkininde bulunmaktır. Biz hayata karşı önceki kişiliğimize tamamen zıt karaktere büründüğümüzde önceki kişiliğimiz yanlış, sonraki kişiliğimiz doğru olmuyordur. Biz o an sadece sonraki kişiliğimizin doğru olduğunu hissettiğimiz için o alanın içinde kendimizi rahat hissediyoruzdur. İnsan kendini düşüncelerinin ve yaşam tarzının kozmolojik alanına kaptırdığında, örneğin kendini modaya kaptırmış genç bir kız, her an değişen tarzını varlığının manasına katarak, modayı oluşturanların düşünce dünyasına girmiştir. Düşüncelerimiz, duygularımızı belirler. Duygularımız da bazı durumlarda taşkınlık yaparak düşüncelerimizin içine o duygunun kaynağında var olan düşünceleri sokuşturabilir. İnsanın düşünceleri ve duyguları her an değişebilirken,son düşüncesinin ya da son duygusunun kişiliğinin ayrılmaz bir parçası ve sonuna kadar doğru kabul edilmesi tehlikelidir. Farklılaşmaya karşı her an kapalı olup yeni bir hayatla başlangıç yapmak, hala kendisini Tanrılaştırıp önceki kişiliğine ve düşüncelerine saygısızlıktan başka bir şey değildir. Otuz yıllık ateist birinin daha sonra müslüman olması, önceki kişiliğini reddetmesini gerektirmez. Çünkü ateist olmak doğru ilahı bulamama düşüncesini reddetmez. Ya da önceden dinine çok bağlı biri, sonradan bu alandan uzaklaşınca, önceki kişiliğini bir irin gibi bilmek zorunda değildir. O kişi sadece önceki teorinin doğru bildiği alandan uzaklaşan ve farklı doğrulardan oluşan bir alana geçmiştir. Bunu diyerek dünyada sonsuz doğru vardır demek mi istiyorum? Tabiki hayır. Ben sadece her duygu ve düşüncenin kendisine doğru gelen bir alanının olduğunu ve o alana o alan dışındakilerin çok da sahip olamayacağını söylüyorum. Bizler genellikle okuduklarımızı ve bildiklerimizi, kendi doğru bildiğimiz alandan toplayarak karşı taraflara karşı bir savunma mekanizması oluşturuyoruz. Bu da farklı dünyaların da doğru olabileceği fikrinden çok uzak durmamızı sağlıyor. İşte genelde her şeye yeniden başlayanlar, önceki istifledikleri bilgilerin altında kalıp hayatlarını esnetmeyi başaramayanlardan oluşur. Her alandan ve her tarzdan okuyup kendini geliştirmek; reddettiğimiz şeyin mantığını kavramak, işte bundan dolayı çok az insana nasip olmuştur. İnsanlar günümüzde bir fikri savunurken, o fikrin doğruluğunu alıp fikrin kendilerini yükseltmesi gerektiği yerde, fikrin hayatlarına katabileceği güzel bir alandan nemalanıp hazlarına veya isteklerine çevirmekte kullanıyorlar. Günümüzün şarklı diye bilinen doğu coğrafyasında kapalı toplum yapısının yerini her gün açılan ve etkileşim içerisine alan bir yöne çekilmiş olması, sadece teknolojik gelişmeler ve değişimin sürekliliğiyle açıklanamaz. Batılı toplum yapısının ve gençler için haz dolu ortamların bu coğrafyada sürekli lanse edilmesi, gençlerimizin duyduğu hazzı fikir olarak kabul edip atalarının hangi fikre neden sahip olduklarını bilmeden batı toplumunun bilgisini kabul etmelerine sebep olmuştur. Bakın burada olan şey bir değişim değildir. Burada yaşamsal olarak daha az sorunlu olan bir alanda kendilerini var kılan bir grup gençle başlayan ve sayıları git gide artan bir grup oluşmuştur. Bu yaşamak için oluşturulan fikirler her zaman için hazlardan oluşmaz. Kimi zaman bazıları için kendi hayatlarındaki olumsuzluk, hayatın kendisinin o unsuru barınmaması gerektiğini o kişilere söylüyor olabilir. Mesela batının aile karşıtı propagandalarına karşı ülkemizde en önemli destekçiler, ailede anne babası ayrı olanlardan oluşmaktadır. Babanın küçükken çoçuğa acı çektirmesi, çocuğun büyüyünce kadınsa feminist, erkekse saldırganca düşüncelere sahip olmasını sağlayabilir. Bütün bu dediklerim inandığım değerleri doğrulamak için tersini düşünenleri yargılamak için değildir. Keza örnek vermek gerekirse günümüzde Müslümanlar da, genel olarak neden Müslüman olduklarının bilincinde değildirler. Kimisi bazı konularda farklı düşünürse dinden çıkacağı zannında bulunup düşünmekten kaçarak, kimisi ahiretin ahulu rüyası gereği dünyasını hiç önemsemeyerek, kimisi de başka hiçbir türlü bilgiyi kabul etmeden herkese ve her şeye ayetler göstererek akılcılıktan uzak bir tutum içerisinde bağlanırlar. Ben böyle insanların yanlış bir tutum içerisinde olduklarını söylemiyorum ya da haşa Allah(c.c)'nun dinine inananları sorgulamıyorum. Benim söylediğim şey, inandığımız şeylere inanma sebeplerimizin veya değişimlerimizin sahicilikten uzak olmasıdır. Günümüzde fikirsel manada değişim, fikirsel sözlerle ifade edilse bile yaşamak için gerekli fonksiyona sahip olmaktan başka bir işe yaramıyor. Herhangi farklı ve çok çarpıcı bir fikir duyup hayretten ve şaşkınlıktan durakalan insanları örnek alarak yaşamamız gerekiyor. Onlar; "ben daha önce nasıl bunları bilmem" hayretiyle yaşamlarına yeni eklenen bilgiyi dönüştürerek kendilerini sürekli değişen yaşama adapte etmek konusunda sorun yaşamazlar. Özetle demem gerekir ki, yaşamak için öğrenmekle öğrenmek için yaşamak arasındaki farkı yakalayamadığımız her gün ziyana uğramıştır, uğrayacaktır da. Yazıya kişisel bir ek Din, benim için fikirsel bir alan değildir. Dini fikirlere bağlamam, fikirlerimin değişmesiyle dinimi değiştireceğim alanı kolaylaştırır bu durum. Normal şartlarda fikir ve düşünce değiştirmeyi olumlu kabul etsem de, din değiştirmek bu alanın dışındadır. Çünkü o zaman inandığım yaratıcıyı kendi düşüncelerime indirgeyerek oynama alanı sunmuş olur ve ben kendimi yaratıcı yapmış olurum. Allah'ın kendisine bağlı olmak koşuluyla dünyadaki bir çok şeyde bir çok farklı fikirleri savunabileceğimiz, tartışabileceğimiz, küsebileceğimiz, barışabileceğimiz, sevişebileceğimiz, ağlaşabileceğimiz alan bırakmıştır. Dinin statik olduğunu iddia edenler, Kur'an da yazılanlar haricinde başka bir fikrimiz olmadığını iddia ediyorlar. Oysa Kur'an genellikle, Allah'ın varlığına dair(iman), ve dinin kendine özgü hukuk kurallarını belirtirken, üzerine peygamberin sünnetini pratik olarak hayatımıza ekleyerek harici dünya konularında insana çok geniş bir alan tanımıştır. Kaldı ki akıl dediğimiz şey, henüz kendi içinde bile durmadan çelişki içerisinde döner dururken, bizler Allah'ın yani yaratıcımızın bize hiçbir şekilde karışmadığı bir alan düşünemeyiz. Allah'ın bizlere emirleri bir buyruk değil, bu manada kaybolmamamız için çizilen temel yol güzergahıdır. Şehit oluyorsak Kuran'a göre şehit oluyor, karşı çıkıyorsak Kuran'a göre karşı çıkıyoruz. Ve şu bir gerçektir ki Müslümanlar, kendi doğrularını yaşarken kendi doğrularının başkalarının yaşamına etki ettiği için gösterilen tepkiye tepki verirler. Kaldı ki her şeye serbestlik verilmesi, inancımızdaki cehennem tasavvurunu yok ederdi. Ve ayrıca bazı şeylere tepki göstermek, karşı çıkmak dine özgü değildir. Dinsizlerin olduğu yerde namaz kılan birinin namazının bile tepki oluşturabileceği gibi, dinin hukukunun yaptırım olarak uygulandığı yerde dinsiz birinin tepkisine gösterilen tepki de aynı yöndedir. Bu gibi durumlar; fikirsel mücadelelerde ve inançlarda uyuşum olmasının gerekli olmadığının ürünüdür, konumuz olan fikir çeşitliliği ve değişikliğine dair değildir. Her fikir barışçıl olmak zorunda da değildir.      İslam, bizim için çağlar boyunca kendini korumuş ve hayata göre bir fikir değil, kendi önkurallarındaki fikri temel alıp gerisini yaşamın değişimine bırakmış engin bir denizdir. İslam, yaratıcının varlığını kabul ederek ve yaratılmış olduğumuz bilincini bize aşılayarak; fikirsel düzeyde denildiği kadar sınırlama getirmemiştir. Dünya, hikmet kavramı anlaşılırsa uzlaşılması imkansız bir yer değildir.Yeter ki bizler, dünyanın ve içindekilerinin yaratılmış olduğunu unutmadan, doğanın kanunlarıyla oynamayalım. İşte o zaman öyle bir alana girmiş olacağız ki, kelimesiz aydınlanmanın ve düşüncesel düzlemde uzlaşmanın çok da önemli olmadığını kavrayarak daha müreffeh bir dünyaya adım atmış olabiliriz. Onur Değer
·
383 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.