Gönderi

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, yaşamın en temel meselelerini tekrar ve tekrar açığa sermek gerekir. Bundan kaçmabilmek imkansızdır. Her şeyin aşılmış göründüğü yerlerde bile bazen bir adım ilerlenmediği sık sık fark edilir. İnsan, özgür olduğunu iddia etse bile, ruhun küçük despot­ larına, şüphe ve kaygı uyandıran ruhun karamazovlarına karşı bütünüyle bir zafer kazandığını kim iddia edebilir? Biteviye mutluluğun peşinde koşma, kendinden memnuniyetsizlik, nefret, (boş) gurur, hiç olmayacak hayallere kapılma ve melankoli... insan yapısına dair birkaç ölümcül betimlemedir. Bu durumda, ayakta kalma adına telkin edilen her umut, gizli bir umutsuzluktan doğmuştur. Benlikte yuvalanan yıkıcı eğilimler, geleceğin vaat ettiği tüm barışçıl sahneleri ve 'huzur dolu' saatleri gölge­lemiştir. Sıkıntı, bir zaman artığıdır, asla zamanın dolu dolu yaşanmışlığı yerine geçmez. Her safhada, iyilik ve kötülük rekabeti başlar ki, bu karşıtlık yaşamın her basit anını altüst etmeye yetecek güce veya güçsüzlüğe sahiptir. Bu ezeli ve ebedi gerilim, biz farkında olmasak da yaşamın en küçük davranışlannı yöneten bir iradeye sahiptir. Bize ait olan ama pek de farkında almadığımız bir iyilik ve kötülük aura'sında yaşarız hep.
·
92 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.