Gönderi

Servinaz'ın Binnaz adlı hayatının yirminci yılına adım atmış, Tanrının özenle ögmüş yaratmış, gerçekten eşsiz bir güzellik ve çekiciliğe sahip, şeytan, fettan bir kızı vardı. Bir temiz, namuslu ortamda yetişseydi birbirinden üstün olan zekâ ve güzelliğiyle kızın değerine paha olmazdı. Fakat bir anadan bin babadan olma bu Binnaz, orospuluk çöplüğünde yetişti, gelişti. Aşktan doğmuş bir güzellik, tutuşmuş iki kalbin alevlerinden firlamış bir yasak aşk çocuğu idi. Yasak şey tatlı olur sözündeki iddiaya bu kızın yaratılışından daha açık bir örnek olamaz. Onun tadını şekerler, ballar ile ölçmek pek kaba ve tatsız düşer. Onu herhangi bir şeye benzeterek anlatmak, göz önüne getirmek mümkün değildir. Edasına, tadına, albenisine söz yoktu. Fakat nihayet pek yürek yakan, en acı ve tehlikeli zehirlere dönen tatlılardandı. … Anasının tutkunlarına verdiği gizli ziyafetlerde ruhları titreten gazeller okur, dinliyenlerin, orada hazır bulunanların akıllarını da beraber zıplatacak çiftetelli oynar. Maçiçte, tangoda Parizyana artistlerini gölgede bırakırdı. Anasının göstermelik olarak iş edindiği kavaflıktaki başarısı kızının yüzündendi. Binnaz'ı billûr şişeye konmuş bir hayat suyu ve neşe pınarı gibi iştahlılarına yalnız dışından yalatır, kimseye bir yudum yutturmazdı. Ateşten yanan bir ağız böyle sızdırılmış, süzülmüş bir sevda içkisini kabın dışından yalamakla nasıl artan bir ateşe uğrarsa buna da dil uzatanlar öyle tutuşurlardı.
Sayfa 35 - Atlas Kitabevi, 3. baskı
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.