Gönderi

seçkinlerle halk arasındaki eşitlik
Allah'ın Resûlü fertler arasında ayırım gözetmemeyi ve musavat prensibini tatbike son derece dikkat göstermiştir. Kureyş'in ulularından bir kadın hırsızlık yapar, halk Allah'ın Resûlünün kadının elini keseceğini konu edinerek öte beri söyleşmeye başlar. Allah’ın Resûlü hakkında ileri geri sözler sarf ederler. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü onları toplayarak der ki: «Neden siz Allahın hadlerinden bir haddi uygulamam konusunda beni yadırgıyorsunuz? Allah'ın cariyelerinden bir cariye bir suç işlemiştir. Nefsim yed'i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki eğer Muhammed'in kızı Fatıma onun durumuna düşmüş olsaydı hiç şüphesiz Muhammed onun da elini keserdi.» Böylece eşitlik prensibine ne kadar titizlikle riayet ettiğini göstermiştir. Alelade halkdan bir köle, sahabe-i güzinin ileri gelenlerinden birisi olan Abdurrahman ibn Avf'i Allah'ın Resulüne dava eder. Mahkeme esnasında Abdurrahman ibn Avf kızarak köleye: «Ey kara avradın cocuğu» diye ha- karet eder. Bunun üzerine Allah'ın Resûlü son derece kızarak elini kaldırır ve buyurur ki: «Beyaz kadının çocuğunun siyah kadının çocuğuna hakdan başka hiçbir üstünlüğü yoktur.» Bunun üzerine Abdurrahman ibn Avf mahçub olur, utanır. Ve hakaret ettiği köleden açıkça özür dilemek ister, alnını yere koyarak köleye «tepele onu ki, bağışlayasın.» der. Hepimiz Eyhem oğlu Celebe'nin kıssasını hatırlarız. Bir Bedevi Kâbe'yî tavaf ederken Eyhem oğlu Cebele'nin eteğine basar. Buna karşılık Cebele biçare bedeviye bir tokat atar. Bedevi de onu Ömer'e şikayet eder. Hz. Ömer bunun üzerine kısas emrini verir. Bir bedevinin kavminin ulusu olan Cebele'ye tokat atması durumu ona zor gelir ve kaçar. Bizans’a sığınır ve Hristıyan olur. Bilahare pişman olarak meşhur mısraları söyler: «Bir tokat yüzünden Hristiyan oldu ulular. Ne olurdu sabretseydi görmezdi zarar.» Hz. Ömer ulularla halk arasında eşitlik kurmak İçin son derece titiz davranmıştı. Bu babda birçok vakalar nakledilir. İslâm hukukunda temel kaide şudur: Tazminat konusunda suça maruz kalan kişinin şahsiyetine, yerine, makamına servetine bakılmaz. Sadece ona karşı yapılan fiilin neticesi esas alınır. Eşrafdan veya halkdan birisi öldürüldüğünde diyetleri aynıdır, aralarında bir fark yoktur. Bir hadise yüzünden herhangi bir şirkette çalışan bir işçi ile bir müdür yararlanacak olsa ve söz konusu hadiseden her ikisi kollarını veya parmaklarını yitirecek olsalar her ikisi de diğerinin aldığı tazminatı alır ve aralarında, «bu müdürdür, öbürü işçidir» diye bir fark bahis konusu edilmez.
·
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.