Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Deneme Denemesi: Türkçe'ye Yoldaş Olmak
Kelimelerin yola çıktığını, yolda olduğunu bilmeyen kelimelerle yolculuk edemez. Bilmek yeter mi? Yetmez elbette. Kelime teklerinin hakkını vermek, hakkını savunmak gerekiyor Musavari bir yolculuğa çıkabilmek için. Kelimeler sorar: Benimle yolculuk edebilecek misin? Kelimeler manasını yolculuklarından alır bazen. Niçin her zaman değil de bazen? Çünkü kelimeleri yolculuklara iten sebepler hayatın doğal akışı olmazlar çoğu kez. Politik hesaplar, ulusal çıkarlar, suni idealler kelimelere zorbaca bir yol çizerler. 'Ya çağa, şartlarımıza uygun bir anlam bulursun kendine ya da yok olur gidersin!' muttalasında... Bazı kelimelerin böyle bir pazarlığa girişecek ihtimali bile yoktur. Netliği ve keskinliğiyle nam salan kelimelerdir onlar. Gâvur meselâ nerden baksan, nerden tutsan gâvurdur. Bu yolculuğun en güzel yanı o kelimelerden türeyen kelimeler oluverir. Ama hayırlı bir ailenin hayırsız evladı misalini andırır bazı kelimeler. Tabi burada hayırsızlık kelimeden değildir azizim. Onu bu hale getirenlerden. Meselâ 'tehcir' kelimesi kerhaneye düşürülmüş şerefli bir kadından tutun sokakların harcadığı delikanlıya kadar gadre uğramış onlarca hayat hikayesini hatırlatıyor bana. Niçin? Bu soruyu geçiştirmeyeceğim. İtiraf ediyorum ki ben size bu sefer 'sahaf' kelimesinden bahsedecektim. Örümcek bağlamış raflar, tozlu kitaplar burnumu gıdıklarken, sahifeler gözümün önünde bir biri ardına çevrilirken yasak kelime 'gâvur'un isyanını duydum ve kulak vermek istedim. Tarih kitaplarında gâvurların isyanının dahası ihanetinin bizim çöküşümüze sebep olduğunu hep duyardık. Böylesine bir gâvurluk varken ortada, kimseye gâvur denmiyor artık. Ne gâvur kaldı ne gâvurluk! Nezaketten değil gâvurlar muasırlığa, aydınlığa, yüksek insan tipine terfi aldılar nazarımızda; gâvurluk ise üstün değerler manzumesi kabul edilerek nimet sayıldı.. Gâvur dedik, tehcir dedik aklınız hemen Ermenilere gitmesin. Ahdim var. Niçin sorusunu geliştirmeyeceğim. Tehcir kelimesi 'hicr'den geliyor. Hicr'in bizim hayatımızdaki yerini idrak edebilmek için kişinin bizden olması yeterlidir. Hıristiyanlar zamanlarını en şerefli saydıkları, bir üstünlük vesilesi kıldıkları, kurtuluş atfettikleri ve giderek cennetin kapılarını onlara açacağına kandıkları bir tarihten başlattılar. İşte o gün bir milattı Hristiyanlar için. Biz Müslümanlar onların şeref saydıkları vakitten imtina ettik onu bir milat olarak görmedik.. Biz takvimimizi; Efendimizin ve sahabelerin yüksek tavrına bigane kalmayıp gayret ederek seçtik. O gün dünya malının ve sılanın; iman ve şeref karşısında hiçe sayıldığı gündü. İşte bu yüzden hicret ayrılıkların en şereflisi, fedakârlıkların en güzeliydi. En güzel ayrılıklar, en şerefli vedalar hicret kelimesiyle ifade edilirdi. Hicran, bu vesileyle Türk şiirinin kalbinde emsalsiz bir yer bulmuştu kendine. Biz Müslüman olmasaydık bunların hiçbirisi olmayacaktı. Tehcir (te-hicr) derken aklıma Ermenilerin gelmesini bir utanç sayıyorum ben, bu yüzden 'aklınız Ermenilere gitmesin' bir ikaz değil fışkıran bir duaydı gönlümden. Böyle şerefli, vakur bir kelimenin Ermenileri hatırlatmasından, ihanetiyle nam salmış bu kavmin zorunlu göçü için ayrılığın en şereflisini ifade eden kelimenin kullanılmasından utanç duyuyorum. Ermeni göçü bir hicret değildir. "Öyleyse Ermeni tehciri değil Ermeni tehzibidir o. Def ediş, ıslah ediştir bazen.." Ömrü Kur'ani kelimeleri lisanımızdan çıkarma zahmetiyle geçenlerin, bunların yerine aslı astarı olmayan kelime uyduranların zorunlu Ermeni göçünü hicr kelimesiyle telaffuz etmesini sindirmeyene aşk olsun.
··
442 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.