Gönderi

Adı üstünde “çokuluslu” bir şirket, daha da ileri gidilirse “ulusötesi” bir şirket nasıl olur da “ulusal sermaye” sıfatıyla nitelenebilir? Burada son dönemde kapitalist dünya ekonomisi hakkında geliştirilmiş olan en yaygın ve köklü efsaneyle çarpışmak zorundayız. Bu yaygın efsaneye inat vurgulamak gerekiyor: Çokuluslular sermaye kontrolü bakımından bütünüyle ulusal şirketlerdir. Microsoft, Cisco, Hewlett Packard, General Motors, Ford, Chrysler, General Electric, WalMart Amerikan şirketleridir; Citibank ve Chase Manhattan Amerikan bankaları. Mercedes Benz, Volkswagen, Siemens, BASF, Metalgesellschaft Alman şirketleridir, Deutschebank Alman bankası. Toyota, Mitsubishi, Honda, NEC, Sony Japon şirketleridir, Mizuho Finans Grubu ve Mitsubishi Tokyo Finans Grubu Japon bankaları. Kimse bu şirketlerin ulusal aidiyetini yadsıyacak tek bir kanıt gösteremez, zaten kimse göstermeyi denememiştir bile. Esasında tersi yapılır. “Küreselleşme” teorisyenleri “ulusötesi” şirketten söz ederken, Fortune dergisi her yıl yaptığı 500 büyük şirket sıralamasında hangi ülkeden kaç şirketin sıralamada yer aldığını da belirtir. Sermayenin uluslararası merkezileşmesi, yani farklı uluslardan sermayelerin iç içe geçmesi, sadece farklı ulusların zaten bir birleşme sürecini (sancılı biçimde de olsa) yaşamakta olduğu Avrupa’da dikkate değer bir düzeye ulaşmıştır (Airbus, askeri malzeme yapımı vb.) Bunun dışında sermaye temel olarak hâlâ ulusal bir karakter taşır.
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.