1915 yılında tefrika olarak yayınlanmaya başlayıp 1979 yılında kitap haline getirilen bu eser feminist ve ekofeminist ütopyanın ilk örneklerindendir.
Ataerkil bir toplumdan bu ülkeye keşfe gelen Van, Terry ve Jeff’in bu ülkede geçirdikleri süre boyunca ön yargılarının kırılışı ve fikirlerinin değişimi, kadınlara atfedilen kalıp yargıların sorgulanması incelikle işlenmiştir. Özellikle ataerkilliğin kabul gördüğü bir dünya düzeninde cinsiyetsiz bir toplumun ve bu toplumda kurulabilecek en işlek düzenin kuruluşu, toplumdaki birlik duygusunun aktarılışı, her şeyin pragmatist bir bakışla yapılması son derece başarılı aktarılmıştır. Kurgu olarak birkaç noktada zayıflıklar olsa da dönemi için cesur ve başyapıt olan bir eserdir.