Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

197 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İstermiydiniz böyle bir adaya yolunuz düşsün.
Fen öğretmeni HERBERT GEORGE WELLS 21 Eylül 1866 yılında Bromley, Birleşik Krallıkta dünyaya geldi. Okumayı çok seven, bilime ilgi duyan, H.G.Wells burslu fen okulunu okudu. Gazetecilik de yapan Wells, 25 yaşlarında edebiyatla ilgilenmeye başladı. İlk romanı Zaman Makinası 30 yaşlarında yayımlandı. Oldukça üretken bir yazar olan Wells, Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau'nun Adası ve Zaman Makinesi adlı bilimkurgu romanlarıyla tanındı. Bununla birlikte edebiyatın değişik dallarında birçok eser verdi. Bilimkurgu dalının öncülerinden olan, Wells’in ilham kaynağı Jules Verne oldu.. Well’sde Jules Verne gibi gelecekteki teknolojik gelişmeleri ve bu gelişmelerin insan hayatındaki etkilerini anlattı. İngiliz roman ve deneme yazarı Wells , aşk, cinsellik, din ve eğitim gibi bir çok konuyu işledi. Ders kitapları ve kaynak kitapları da yazdı. Bilim kurgunun başarılı örneği Dr. Moreau’nun Adası, biliminin doğaya nasıl ve nereye kadar müdahale edilebileceğinin eleştirisidir. İnsanlarla ,hayvanlar arasındaki farklılığı, insanların insanlığını, hayvanlarla insanları birbirine dönüştürerek. sorgulatan ve düşündüren bir bilim kurgu romanı. “Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.” Sanrım insanla hayvan arasındaki en büyük farklardan biri hayvanlar olduğu gibi insanlar ise olmadığı gibi olmalarıydı. Bir gemi kazası geçiren romanımızın kahramanı Edward Prendich başka bir geminin yardımıyla hayatta kalır. Gemide bilimsel çalışmalar yapan Dr.More de yolcudur. Dr.More ve asistanı Pasifik Okyanusu’ndaki volkanik bir adada gemiden inerler. Zorunlu olarak Prendich de bu adada iner. Hayatını kurtaran doktorun asistanı Montgomery, bu adada Dr. Moreau’nun deneyleri için çalışmaktadır. Dr. Moreau yaptığı deneylerle toplum tarafından dışlanmış bir bilim adamıdır. Deneylerine bu adada devam etmektedir. Doktor Morenin adada yaptığı çalışmalar ise daha da korkunçtur. Dirikesim denilen bir yöntemle hayvanları insanlaştırma çalışmaları yapmaktadır. Hayvanları plastik cerrahi yöntemle ameliyatlar etmekte zamanla hayvanların insanlar gibi olacağını beklemektedir. Acılar içinde yaşayan bu hayvanları en ufak bir rahatsızlık duymadan, amaçları için kullanmaktadır. Adada insan mı hayvan mı olduğu belli olmayan canlılarla karşılaşan prendich ise büyük bir şaşkınlık yaşar. Prendich birdenbire daha önce Dr. Moreau’nun kim olduğunu anımsar. Dr. Moreau Londra’da seçkin bir fizyolog'du ve bir gazeteci doktorun yaptığı korkunç deneylerini açığa çıkarmıştı. Doktorun, kendisini de deneylerinde kullanacağını ve bir hayvana dönüştürebileceğini düşünerek, adadan kaçmak ister. Dr. More, prencih’e korkmamasını ve ona bir kötülük yapmayacağını, söyler. Çalışmalarının nasıl olduğunu ona anlatır. Prencih doktorun yaptıklarına karşı çıkar, fakat yapabileceği fazlada bir şey yoktur. Adada doktorun ameliyatlarla değiştirdiği, Sırtlan, Domuz , Kurt ve köpek Adamlar yaşamaktadır. Bir arada yaşayan bu hayvan insanlara, disiplini bozmamaları ve isyan etmemeleri için öğretilen kurallar vardır. “Dört ayak üstüne inmemek; Kanun budur. Biz insan değil miyiz?” “Suyu emerek içmemek; Kanun budur. Biz insan değil miyiz?” “Balık ya da et yememek; Kanun budur. Biz insan değil miyiz?” “Başka insanları kovalamamak; Kanun budur. Biz insan değil miyiz?” Derken bir taraftanda Dr.Moreau için kanun yapıcının bu insanlara tekrarlattığı “Onunkidir Acının Evi.” “Onunkidir yapan El.” “Onunkidir yaralayan El.” “Onunkidir iyileştiren El.” “Onundur çakan şimşek.” “Onundur derin, tuzlu deniz.” vb.kurallar vardır. Hayvan insanlara öğretilen kurallar bunlardır. Bu kurallara uymaları halinde var olan düzenin devam edeceği açıktır. Bu kurallar uyulması gereken kanundur. Kanuna karşı gelmenin cezası ise ağırdır. Hayvan insanlara bu cezalar o kadar iyi öğretilmiş ki hepside Dr. Moreau'dan korkmaktadırlar. Onların gözünde doktor bir yaratıcıdır. Hem korkulan, hem inanılan. Her şeyi yapan odur. İlahtır o. İşte bu güce karşı da gelinebileceğini, prencih'in onları uyarmasıyla, farkına varırlar. Kendilerini ezen ve yok sayan bu acımasız gücünde yok edilebileceğini anlar ve yaşayarak, görürler. Ne olursa olsun insanlar üzerinde egemenlik kuran sadece kendi duyguları ve istekleri için güçsüz hayvan ve insanları ezen güçlerde eninde sonunda yok olmaya mahkumdur. Yeter ki acı çektirilen ezilen tarafın bunun bir yazgı olmadığını, birlikte hareket edilerek onların da sonunun getirileceğine inansınlar. Edward Prencih, amacına ulaşmak için, kendini kaybeden, canlılara verdiği zararları görmeyen, Doktor’un kendilerine öğretilen kurallarla Kanunu asla unutmayan Hayvan Halkı’nın ve alkolik asistan Montgomery’nin arasında tek başına , kendini kaybetmeden ayakta kalabilme mücadelesi verir. Ne yazık ki, acı ve yasalar birlikte var oluyor. Bir sınırlama bir baskı olmadan var olan düzeni devam ettirmek zor oluyor. Bizi pasifleştiren acılardan kaçmak olduğu gibi, hareketlendiren de bu oluyor kimi zaman. Toplumsal hayatı devam ettirenler, acıyı kullanmayı bilenler, gücü elinde bulunduranlar oluyor her zaman. Güç dengesizliği her haliyle kendini gösteriyor. Efendi köle ilişkisi, ezen ezilen ilişkisi. Yasayı çiğnersen ceza alırsın, karşında kanunu bulursun. Kanun ise insanlar tarafından, gücü elinde bulunduranlar tarafından yazılıyor her zaman. Güce duyulan saygı ise kanun yapıcının gücünden ileri geliyor. Kendilerinde derin yaralar açabilme gücünü elinde bulunduranlara duyulan saygı da bu gücün yoğunluğuna paralel olarak artmakta. İnsan nasıl bir varlıktır. İnsanın hayvanlara yaptığı acımasız davranışlara karşın hayvanlar ancak doğal yapıları ile karşılık verirler. İnsan ise düşünen ve sorgulayabilen insan ise kendisinden güçsüz hayvanlara olduğu gibi, insanlara da acımasız davranabiliyor. Hayallerini gerçekleştirmek, ben yaptım, işte, diyebilmek için, bir insanın, insanla hayvan arasındaki farkları ve benzerlikleri usta anlatımıyla yazar gözler önüne seriyor. Bu romanı okuyanda, Prencih'in normal yaşantısında hissettiği karmaşık duyguları hissettiriyor. Bir şekilde Londra'ya ulaşmayı başaran kahramanımız normal gündelik hayatına bir türlü dönemiyor. Adadaki yaşadıklarının etkisinden kurtulamıyor. Yaşadığı korkulu anları aklından çıkaramıyor. İnsanların her an hayvan şekline dönebileceği tedirginliği içinde yaşıyor. Prenich'in bu tür gerilim içinde olması okuyucuya da geçerken romanı daha da etkili ve gerçekten yaşanmış havası veriyor. H.G.Wells'in karakterlerin psikolojisini okuyanlara da hissettirebilen ve sizleri de içine alan çok başarılı bir anlatımı var. İster istemez okuyucu hikayenin içine girip aynı duyguları yaşıyor. Aslında kimi zaman hayvan ve insanın arasındaki farkın çok olmadığı hissine kapılıyoruz. Ast olan var olmak . Bir bedenin içinde yaşamak için gerekli besinleri tüketmek ortak benzerliğimiz. İhtiyaçlarımız bedensel anlamda ortak. Farklı olan yanımız ise yapmak istediğimiz şeyler, hayallerimiz. İnsandan hayvana, hayvandan insana geçişin ince çizgisini okumak ve anlamaya çalışmak büyük bir heyecan yaratıyor okuyanda. Yüksek hayal gücü ile yazılmış kurgusal olan bu roman gerçek hayatta yaşanmış bir olayı anlattığı hissini veriyor. Yazar, oldukça başarılı, amacına çok zor yollardan çok kolay bir şekilde, akıcı ve etkili bir anlatımla okuyucuya sunuyor. Kesinlikle okuyana çok şey katacak ve etkisinden çok zor kurtulacak ve insan olmanın anlamını sorgulatan çarpıcı bir başyapıt.
Doktor Moreau’nun Adası
Doktor Moreau’nun AdasıH. G. Wells · İthaki Yayınları · 20187,6bin okunma
·
708 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Doğavekitap okurunun profil resmi
Ayrıntılı ve güzel bir yorum olmuş elinize sağlık 👏👏👏 👏👏👏 Bilimkurgu tarzındaki bu ilginç kitabı ben de beğendim ve acizane yorumladım. #kitapseverlertakiplesiyor #dogavekitap #dogavekitapankara dogavekitap.wordpress.com/2023/06/19/dokt...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.