Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
BENLİKLER VE "BİZ"LİKLER ÜZERİNE
Yevgeni İvanoviç Zamyatin, hayatı boyunca birçok defa sansüre maruz kalmış bir yazardır. Totaliter bir rejimi anlatan meşhur kitabı “Biz” de, 1920’de yazılmasına rağmen anadili Rusça’ da ilk kez 1952’de; anavatanında ise ilk kez, Zamyatin öldükten tam 51 yıl sonra, 1988’de yayımlandı. Yazar, 1905’teki Birinci Rus Devrimi’nde, devrim hareketlerine bizzat katılmıştır. “Biz” kitabının da, Devrim sonrasında şekillenen yeni yönetim biçiminin getireceği olumsuzlukların bir tasavvuru ve okuru uyarıcı nitelikte bir hiciv olduğu ileri sürülebilir.¹ “Biz” kitabında birey yoktur; devlet vardır. Hatta insanlar isimlerle değil, numaralarla adlandırılır. Bu Numaralar, kendi başlarına hiçbir şey ifade etmezler; her Numara, “Tek Devlet” i oluşturan birer azadır yalnızca. Zaten kitapta da Tek Devlet hakkında “milyon başlı vücut” ifadesi geçer. Yani milyon tane Numaradan oluşan ve bu Numaralar sayesinde tıkır tıkır işleyen bir makine… Kitabın ana “numarası” ise D-503. Kendisi bir gemi mühendisi; tıpkı Zamyatin gibi. Tek Devlet’in evrendeki tüm gezegenleri tek çatı altında toplama projesi için yaptırdığı “İntegral” isimli geminin başmühendislerinden biri olarak çalışıyor. D-503, her şeyi mekanik bir düzen içinde, matematiksel formüllerle anlamlandırmaya çalışır ve bunu hiçbir şekilde garipsemez. Onun için yaşam ve evren adeta 0’lar ve 1’lerden ibarettir. Bir şey ya doğrudur, ya yanlış; ya iyidir ya da kötü. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında herhangi bir durum, bir kafa karışıklığı söz konusu değildir. Zaten bütün doğrular ve en iyi yaşam biçimi Numaralar için Tek Devlet tarafından belirlenmiştir. Tüm Numaralar, Tek Devlet’e bir tanrıymışçasına taparlar. Buna itiraz etmeye hakları yoktur; zaten içinde bulundukları totaliter yapı sorgulamalarına pek de müsaade etmez. Hatta Numaralar için “özgürlük” kavramı kötü çağrışımlar yapar: “ ‘Özgürleşmek mi?’ İnsan türündeki suç işleme güdüsünün nereye uzandığını görmek şaşırtıcıydı. ‘Suç işlemeyi’ bilinçli olarak söylüyorum. Özgürlük ve suç, aeronun hareketiyle hızı gibi birbirinden ayrılmaz biçimde ilintilidirler. Aeronun hızı=0 ise hareket etmez, insanın özgürlüğü=0 ise suç işlemez. Bu gayet açık. İnsanı suçtan arındırmanın tek yolu onu özgürlükten arındırmaktır.” (s.45) Görüldüğü gibi totaliter yönetim, en sonunda özgürlüğü dahi istemeyen bir toplum ortaya çıkarmıştır. Bu toplum, devletin kendilerini uyuma-uyanma saatlerine kadar kontrol altına almış olmasını ahlakî açıdan doğru bulmakla kalmıyor, aynı zamanda bu baskıcı sistemin kendilerini “korumak” için var olduğuna dair derin bir inanç da besliyor. Kitabın bir yerinde, ilkel medeniyetlerde insanların ‘kesin belirlenmiş yemek zamanları olmadan ve akıllarına estiği zaman uyuyup uyanarak yaşamalarını’ eleştiriyor ve bunun resmen bir “toplu intihar” olduğunu söylüyor D-503: “O insanların akılları her ne kadar sınırlanmış olursa olsun yine de böylesi bir hayatın kesinlikle toplu intihar olduğunu, sadece günden güne, yavaşça gerçekleştiğini anlamaları gerekirdi. Devlet (insanlık) birisini öldürmeyi yasaklamaktaydı ama milyonların yarı yarıya öldürülmesini yasaklamıyordu.” (s.24) Tek Devlet’teki Numaraların cinsel yaşantıları da oldukça tuhaftır. Eğer bir Numara ile cinsel ilişkiye girmek isterseniz, öncesinde “pembe bilet” almanız gerekir. Bu pembe biletler, adeta birer “seks randevusu ”dur. Kitapta, Tek Devlet’in sevgi “hastalığına” karşı saldırıya geçtiği ve sonunda “bu afeti de yendiği” yazar. Artık sevgi de tamamen ‘matematikselleştirilmiştir’. “Açlık’ı (cebirsel olarak = saadet kümesine aitliği bulunmayanların hepsi) altkümesi haline getiren Tek Devlet doğal olarak dünyanın diğer hâkimine, Sevgi’ye karşı saldırıya geçti. Sonunda bu afet de yenildi, yani organize edildi; matematikselleştirildi ve yaklaşık 300 yıl önce tarihi ‘Lex Sexualis’imiz (cinsellik yasamız) ilan edildi: ‘Her Numara diğer Numaralar üzerinde –bir seks nesnesi olarak- hak sahibidir.’” (s32) Aynı zamanda Tek Devlet’te herkes, içindeki eşyaların bütünüyle birlikte saydam olan hücrelerde yaşarlar. Yalnızca pembe bileti olanlar, cinsel ilişki esnasında hücrenin storlarını kapalı tutabilir. Anlaşılacağı üzere, her şey her an Tek Devlet’in kontrolü altındadır. Tıpkı 1984’teki Büyük Birader gibi: her daim sizi gözetleyen yahut size gözetlendiğinizi hissettiren bir güç vardır. Tam olarak bu noktada
Jeremy Bentham
Jeremy Bentham
’ın ortaya koyduğu hapishane tasarısına değinmekte fayda görüyorum. Bu model, “panoptikon” olarak isimlendirilir ve tüm mahkûmların her an gözetim altında tutulduğu bir yapıyı ifade eder. Bu tasarıda, hapishanenin ortasında bir gözetleme kulesi vardır ve bu gözetleme kulesinden tüm mahkûmlar görülebilir. Kulenin içinde bir bekçi olsa da olmasa da, mahkûmlar her daim izlendikleri hissiyle hareket edip, istenmeyen davranışlarda bulunmazlar. Tıpkı bunun gibi, birçok distopya kitabında da iktidarın devamlı olarak kendisini izlediğini düşünen insanlar yer alır; çünkü totaliter yönetim onlara bunu düşündürtür. 1984’teki Büyük Birader de, Biz’deki Tek Devlet ve saydam hücreler de tam olarak bu işlevi görür. Kitabın ana karakteri D-503, hastadır. Hem de oldukça kötü bir hastalık: “ruh” hastalığı. Daha doğrusu “bir ruha sahip olma” hastalığı. Ve bu hastalığın tedavisi yoktur; bir kere insanın içinde ruh doğdu mu, büyüyüp tüm bedeni kaplaması işten bile değildir! Ve mutluluğun dahi formülize edildiği bu dünyada bir ruha sahip olan D-503, “sevgi” ve “kıskançlık” gibi bazı duygular hissetmeye başlar içinde. Normal şartlarda, herkesin birbiri üzerinde “bir seks nesnesi olarak” hakkının olduğu bir dünyada, kıskançlık kavramından bahsedilemez. Ancak zavallı D-503, ruh hastalığı yüzünden bir kadını sevmeye, hatta başka Numaralarla birlikte olduğunu düşünüp kıskanmaya başlar ve içindeki ruh günden güne daha hissedilebilir olmaya başlar. Artık D-503’ün içinde √-1 vardır; yani irrasyonel kök. Bu irrasyonel kök, birtakım duyguları ve sorgulamaları da beraberinde getirir. Eskiden herhangi bir duygusal anlamı olmayan cinsel ilişkiye bir anlam yükler, makineleşmiş Numaraları insanlaştırır, ciddi bir hastalık olan “rüya görme hastalığı”nın baş göstermesine sebep olur; kısacası Tek Devlet’in istemeyeceği her şeyi yapar. İrrasyonel kök mantıksızdır; mantıklı olan Tek Devlet’e ve onun belirlediği gerekliliklere boyun eğmektir. “Gerekliliklere boyun eğmek ne büyük bir mutluluk.” (s.81) Son olarak, her ne kadar inceleme boyunca her şeyin mekanikleşmesini ve yalnızca matematiksel olarak anlamlandırılmaya çalışılmasını kötülemiş olsam da kitapta; aşkın, ölümün fonksiyonu şeklinde ifade edilmesi (A = f(Ö)), ya da D- 503’ün her şakada bulunan kapalı fonksiyonun “yalan” olduğunu söylemesi gibi günlük yaşamdaki durum veya kavramların matematiksel yorumlamalarını görmenin benim açımdan oldukça keyifli olduğunu belirtmem gerekir. ¹ Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, sayı:21, s.137
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20219,3bin okunma
··
2.748 görüntüleme
Sıla okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş, elinize sağlık. Okurken keyif aldım.🌸
Zeynep Hilâl okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. :)
Kübra Aytekin okurunun profil resmi
İncelemeniz mükemmel ötesi
Zeynep Hilâl okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.