"Sönmekle başladı benim hayatım"Merhaba... İvan Aleksandroviç Gonçarov'un Oblomov adlı romanını İletişim Yayınları'ndan okudum. Ergin Altay çevirisiyle okuduğum bu roman değişime karşı duran, hareket etmemeyi neredeyse hayatının amacı haline getiren ( Yaşamlarını sürdürme nedenleri farklı olmakla beraber Katip Bartleby romanına benzediğini düşünüyorum bu yönüyle) Oblomov'un 32 ile 45 yaş arasındaki 13 yıllık yaşam öyküsünü okuyoruz.
Roman 4 isimsiz bölümden oluşuyor. İlk bölüm Oblomov'un hareket etmediği, çevresinde ve dünyada yaşanılanlardan haberdar olmadığı, bir önceki yılın gazetesinin masasında olup ona göz gezdirdiği, hayata karışmak gibi bir amacının olmadığı ve yaşamını divanda uzanarak sürdürdüğü bölümdür. Bu bölümün dokuzuncu başlığı olan "Oblomov'un Rüyası" adlı başlık ise hem Oblomov'un, hem Oblomov'un doğduğu yer olan Oblomovka bölgesinin hem de romanının özeti şeklindedir ve asıl verilmek istenen mesajı sadece burası okunarak bile alabiliriz. 49 sayfalık bu bölümde anlatılan, küçük Oblomov'la birlikte ailesinin günlük yaşamının ve yaşadıkları yer olan Oblomovka bölgesinin anlatıldığı bölümdür. Hayat burada Oblomov'un yaşamındaki durağanlık gibi durağandır, hayatlarında bir değişiklik istemezler ve bu değişikliğin olmaması için Tanrı'ya dua ederler:
"Oblomovka sakinleri sızlanarak, haç çıkararak yataklarına girerlerken, 'Tanrı'ya şükürler, bugün de geçti!' derler. 'Güzel bir gündü: İnşallah yarınki günümüzde böyle olur! Sana çok şükürler olsun Tanrım! Çok şükürler olsun sana Tanrım!' " (Sayfa 164, bölüm 1, başlık 9 -Oblomov'un Rüyası-)
Oblomov ailesi değişimden o kadar korkarlar ki Baba adı İlya olan Oblomov'un adı bile İlyiç Oblomov'dur ve kendi adı baba adıyla benzerlik taşımaktadır. Oblomov'un rüya gördüğü bu bölümde Oblomov ailesinin ve Oblomovka sakinlerinin çalışmaktan nefret ettiğini, gerçekleri yadsıdığını, herşeyi Tanrı'ya bıraktıklarını ve batıl inançların bu bölgede hüküm sürdüğünü de görüyoruz:
"Rus insanı çevresindeki katı ve açık gerçeklere karşın, hâlâ geçmişin sihirli masallarına inanmayı sürdürmekte ve anlaşıldığına göre, daha uzun süre de sürdürecektir." (Sayfa 166, bölüm 1, başlık 9 -Oblomuv'un Rüyası-)
"—Peki burnun ucunun kaşınması neye işarettir?
—Kadehin dibini göreceksin demektir. Ölümle ilgisi yok!
—Ben de her şeyi birbirine karıştırıyorum! (...) Nereden hatırlayacağım onca şeyi: Burnunun yanı kaşınırsa başka şey, ucu kaşınırsa başka şey, kaşın kaşınırsa..."
(...)
—Yanı kaşınırsa... haber alacaksın; kaşın kaşınırsa, ağlayacaksın; alnın kaşınırsa, biri seni anıyor; kaşınan sağ yanıysa, anan erkektir, sol yanıysa kadın... Kulakların kaşınıyorsa yağmur yağacak, dudakların kaşınıyorsa öpüşeceksin, bıyıkların kaşınıyorsa tatlı yiyeceksin, dirseğin kaşınıyorsa yatacağın yeri değiştireceksin, topuğun kaşınıyorsa yolculuğa çıkacaksın...
—Aferin sana Pelageya İvanovna! (...) Peki yağ ucuzlayacağı zaman da ensesi falan mı kaşınırmış o insanın?" (Sayfa 181, bölüm 1, başlık 9 -Oblomuv'un Rüyası-)
Kitap boyunca hissedilmekle birlikte özellikle İlk bölümde yer alan Oblomov'un Rüyası isimli başlıkta gördüğümüz kırsal Rusya'nın bazı bölümünlerine karşı yöneltilen bağnazlık, cahillik, batıl inançlara körükörüne inanma eleştirisinden sonra İkinci ve üçüncü bölümde ise çocukluk arkadaşı Ştoltz'un ısrarıyla Oblomov'un yaşama kıyısından tutunup içerisine dahil olma çabasını görüyoruz, ki bu süreç çok sancılıdır. Çünkü ilk bölümün ilk başlığından itibaren anlayacağımız gibi Oblomov gelecekten daha doğru bir ifadeyle değişimden korkmaktadır ve onun hayatında değişim diye bir olgu yoktur. Dördüncü bölüm ise (burası spoiler'a girer mi bilmiyorum ama yine de alt paragraftan devam edin isterseniz) Oblomov'un tekrar ilk bölümdeki yaşam biçimine döndüğünü görüyoruz.
Kitap, Oblomov üzerinden varoluşunu Rusya'daki serfliğe borçlu olan -kitap yayımlandıktan (1859) iki yıl sonra yapılacak reformla serflik kaldırılacak (1861)-, bulunduğu çevreye ve dünyaya hiçbir faydası olmayan çiftlik sahiplerinin (genel olarak insanlığa hiçbir katkısı olmayan ve bulunduğu konuma öğrenerek, çalışarak, emek sarfederek gelmeyen "soyluların") ironik yansımasını bize sunuyor. Kitap öyle tutulmuş ki Oblomovluk kelimesi artık gündelik hayatta da yer almaya başlıyor. (Bu kavram kitapta da yer alıyor ve çocukluk arkadaşı Ştoltz tarafından Oblomov'a söyleniyor ilk defa)
Kitapta Oblomov'la kıyaslanacak kadar yer tutmasa da önemli bir karakter daha var: Andrey Ştoltz. Ştoltz Oblomov'un en iyi arkadaşıdır ama kişilikleri birbirinden zıttır. Oblomov'un yaşamı hep tekrarlardan ibaret olup dairesel bir döngüyle ilerleyip olduğundan farklı bir yaşama dahil olamazken hatta bugünün geleceğe giden yolda olduğunu bilemezken Ştoltz'un yaşamı doğrusal olarak ilerlemektedir. (Dairesel ve doğrusal zaman kavramlarını Christine Borowec'in "Tekrar Tekrar: Oblomov'un Zamana İlişkin İdeolojisi" başlıklı ön sözünde rastlamıştım.) Ştoltz gelecekteki yaşamı için emek harcamaktadır, çalışmaktadır ve bunun karşılığını da ileride alacağını bilmektedir.
Diğer önemli 3 karakter'den biri olan Zahar, Oblomov'un uşağıdır ve onun da bulunduğu mevki dışında Oblomov'dan farkı pek yoktur.
Olga Sergeyevna ve Agafya Matveyevna yine kitapta önemli yer tutup kitabın akışını değiştirebilen karakterlerdendir ama onlara spoiler olmadan değinebileceğimi sanmıyorum.
Çok severek okuduğum bir roman oldu. Her ne kadar burada anlatmaya çalıştığım Oblomov karakteri olumsuzluk özelliklere sahipte olsa onun yaşadıklarını uzun yıllar boyunca unutabileceğimi sanmıyorum. Kitabın bir yerinde Oblomov yaşamdan birkaç saatliğine kopuyordu. Bir insanın bu "anlık çöküşünü" ve "hiç oluşunu" ilk defa böyle güzel anlatıldığını gördüm diyebilirim.
Herkese keyifli okumalar, bu arada yağın ucuzlaması yöntemini denesek mi ne :d