"Alışılmışlığın verdiği güvenli rahatlık" konusuna kesinlikle katılıyorum ama bunu değişimden korkmaktan bağımsız düşünmedim çünkü değişimden korkmasının nedeni alışılmışlığın verdiği güvenli rahatlığının bozulma korkusu. Yani neden sonuç ilişkisi var bence. Ama bunun yanı sıra aile ve çevresinden gördüğü bir yaşam var ve bu onun da yaşamını etkiliyor. Freud'a da değinmişsin ki Freud'da insan yaşamında en önemli evrenin ilk 5,5-6 yaş olduğunu savunuyor ve bütün hayatımızı o dönemin şekillendirdiğini söylüyor kabaca. Oblomov'da da aynen böyle oluyor.
Rüya bölümü ise şöyle: Dediğin gibi Oblomov'un Rüyası adlı başlık aslında kitaptan bağımsız bir öykü. Çünkü Gonçarov 1847'de Oblomov'u yazmaya başlıyor, 1857'de kitabı tamamlıyor ve de 1859'da kitap halinde yayımlanıyor ama Oblomov'un Rüyası ise 1849'da kitaptan bağımsız olarak Sovremennik adlı Rus Edebi ve Politik dergisinde kitaptan bağımsız şekilde yayımlanıyor ve 10 yıl sonra kitap yayımlanınca yazar da bunu kitabın içine dahil ediyor. Oblomov'un Rüyası adlı başlığın kitaba eklenme nedeni konusunda ise yine seninle aynı düşünüyorum. Çünkü hem Oblomov'un doğduğu çevreyi bize anlatmak hem de o çevrenin Oblomov üzerindeki etkisini bize göstermek istemis yazar.
Bu arada Freud'la ilgili diyeceğim bir şey daha var. Freud denince akla ilk gelen şeylerden birisi hatta birincisi rüya ve kitapta da böyle bir bölüm var. Ve o rüya da oblomov hep hareket etmek, oyun oynamak, çevreyi gözlemlemek, hayatın içine dahil olmak istiyor. Hatta rüyanın sonunda Oblomov kartopu oynamak için dışarı çıkıyor ama ailesi onu hemen buluyor ve buna engel oluyor. Freud şey diyor, rüyalar kişinin gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediği şeylerin rüya da gerçekleşmesi ve kişinin bundan haz almasıdır. Oblomov'da rüyası da buna hizmet ediyor.
Zaman'dan bahsetmişken ön söz de Borowec'in çok güzel bir tespiti daha var: Misal ilk bölüm sadece Oblomov'un anlatıldığı yer ve bu bölüm yüzlerce sayfa sürüyor ama bu yüzlerce sayfa yerde anlatılan yer sadece 8,5 saatlik zaman dilimini anlatıyormuş ve kitap Oblomov'u anlattığı sürece sayfa ne kadar uzun sürerse sürsün anlatılan zaman dilimi hep kısa oluyor, tıpkı Oblomov'un gerçek hayatta hem durağan olması gibi. Aynı şekilde Ştoltz kitaba dahil olunca iş değişiyor ve ona ayrılan yer ne kadar az olursa olsun anlatılan zaman dilimi hep fazla oluyor. Saatler değil günler, haftalar, aylar hatta yıllar sürüyor. Oblomov'un yüzlerce sayfalık anlatıldığı yer sadece 8,5 saatlik dilimi olurken Ştoltz kitabın sonlarına doğru ortaya çıkıyor ve aradan 5 yıl falan geçiyor. Tıpkı Ştoltz'un hayatının durağan olmayıp hızlı olması gibi.
Andrey Ştoltz'a kitapta bir yerde çok kızmıştım. Olga Oblomov'u sevdiğini söyleyince "Sen Oblomov'u sevemezsin, aşk değildir Oblomov'a duyulan şey." tarzında birşey söylüyordu ve orada çok öfkelendim ona.
İncelememi çok sevmene çok sevindim😂😂 Özellikle değinmemi beklediğin yer neresiydi? Ona da değineyim 😂😂