Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
ZURNA ZIRT DEMEDİ ORKESTRA CORTLADI...
Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Aslına bakarsanız, bu tabir, kitabımız için -orkestranın cortladığı şarkı- olarak da değiştirilebilir. Çünkü bir yerinde zırtlamıyor, Meslier kendi fikriyle karşı fikri adeta nakavt ediyor. Kaldı ki herkesin inancı kendine, her koyunun da bacağı var elbet asılacak. Konunun o kısmında değilim. Meslier'in rahip olması, filozof olması, böyle bir kitap yazması, bunu saklaması, sakladığını da itiraf etmesi, yayımlanmasını da yaşarken istememesi (yani korkması) en başta onun iki yüzlülüğünü açığa çıkartıyor. Burada bir anlaşalım. (Kaldı ki onu "bugün dahi" anlayabiliyorum, ancak bu gerçekleri değiştirmiyor, kusura bakma Meslier) Fakat! Kanımca bu hal, onun fikirlerinin kıymetini aşağı çekmiyor (normalde değersiz kılardı). Neden? 1- O tarihten (1600'lü yıllar düşünsene) bu güne çürütülemeyen çok fazla fikri var. Yani hala geçerliliğini sapasağlam taş gibi yürüten önermeleri mevcut. 2- Evet korkmuş, ama bir kayıt bırakmış. Yani inandığı değerlerin neredeyse hepsine şerh düşmüş. Bunu yazarak bildirmiş. Daha fazla da neden sayabilirim -okuyan herkes gibi- ama benim için bu ikisi 'değerli!' olması için yeter nedenlerdir. Eğer Ateist bir dünyada yaşasaydık, bu kitap 'başucu kitabı' olurdu. Kaldı ki farklı görüşlerin güçlerinin ne kadar doğru ve şiddetli olduğunu anlamak isteyen herkes de bunu 'başucu kitabı' yapabilir. Belli ki, Meslier'in derdi tüm dinlerle falan değil, düpedüz Hristiyanlıkla...ancak kızım sana söylüyorum dili tüm metne hakim olduğundan, tüm dinler payını almış. Atatürk'ün emriyle yayınlanması da ayrı bir güzel olmuş. Gene şaşırmadık. Şaşırmamalıyız. Şaşırtmalıyız. Ulu Önder, burada da liderliğini konuşturuyor. Her görüş, yerini bulmalı! Her ses kendini duyurmalı. Öyle de olmuş. Okuması çok kolay, her bölüm kendince paragraflar şeklinde yazılmış. Düzen, belirli bir mantık çerçevesinde aktarıldığı için ikna ediciliğine güç katmış. (Bunda Voltaire'in payının da olduğunu düşünüyorum, kaldı ki kitabın ilk duyurucularından) Zaman zaman tekrara düşen fikirler var ama birbiriyle çelişene hiç rastlamadım. Daha önceden 'inanç' ile ilgili eser ve incelemelerine hiç girmeyeceğim dedim ama bu kitap için kuralımı deldim ve iyi ki de öyle yapmışım. Kendi alanında çok çok çok güçlü bir eser. Kuralım aynen bıraktığım yerden devam ediyor. Daha güçlüsü karşıma çıkarsa düşünürüz...ama bunu okuduktan sonra hiç zannetmiyorum. Kitabın beni üzen tek kısmı, Spinoza'ya da bir yerinde değinmesiydi. Onun doğa tanrısı da nasibini almış. Bu anlamda ben üzüldüm ama derin bir felsefe ile karşılaştığım için bir yandan da mutlu oldum. Muhakkak okunmalı mı? Kesinlikle muhakkak okunmalı. Hatta okurken, "nasıl olur da böyle bir kitabı ıskalamışım!" diyeceğiniz bir akıl-fikir kitabı. Kitapta, anlatım ve edebi anlamda bir estetik aramayınız, Voltaire bu kitap hakkında bir mektubunda dediği gibi; "Kitap at gibi yazılmış ama zamanı geldiğinde nasıl da şaha kalkıyor..."
Sağduyu
SağduyuJean Meslier · Kaynak Yayınları · 2019283 okunma
·
470 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.