Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

nermdil
Ah be gönül diye başladı sohbete Öyle severdi ki hadsiz, hesapsız Söz geçiremedi kalbine sustu ve dinledi Sadece dinlemekle kalmıştı Bu onu çok rahatlatırdı Gönlü ilişirdi âşka usul usul, sarhoş kafa Yanıyordu beden soğuk hiddetli Felâketti böyle bir âşk Ağzını açıp konuşurken ortalık Konya ovası gibi Suskunluğu bağırışmalara tabiydi Kavrulduk, tutuştuk gönlümüzün dağları eridi Gönlü ilişirdi tatlı gözlere iştahlı, heyecanlı... Bir of çekmeyle karşı dağlar eridi Özlemek gibi süzülürdü kuşlar eteklerde Keçilerin inadından koyuydu sevdalıklar Beden kendini öyle çaresiz hissederdi ki Mamafih her bekleyişin bir dermanı var Sevgilinin dudaklarından balı emerken... Sarhoşluk nedir bilmezdi ama ayılamazdı Bu tatlı bir şeydi ki ama neydi ki? Kurban olurum diye bağırıyor bugün organ Âşkın belli tabiri yok kalıplara konulup Düştün mü öldün sevdasına Bağıracağım şimdi kim duyarsa... Söz bu olursa kesilmez ardı Şair yandı da kendini yaktı Bu böyleydi böyle mi kalacaktı söylenmedi Bu yılların sonu da kalır ve mutluluktur Ölüm Azrail'in elindeyse meşkte Leyla'nın gözlerinde Hele o dudaklar kavuşursa koptu kıyamet... Bugün ömürden bir Eylül geçti derler Ormanda koklaşırdı sevgililer Ben oturup izlemiştim Kuşlar kelebeklere ser verip sır söylemişti Şenlikti çocuklara, kadınlara, kocalara Eylül günlerinde vakit bir sevgili cilvesiydi. Sessizlik çöker, günler kalkıp gider şehirlerde İnsanlar toz pembe giyinmişlerdi bugün Nefret bedenini satmaya çalışırdı Âhlak benim kızımdı daha annesiyle karşılaşmadım Edep bana benzerdi ve annesinin huylusu Böyleydi, durdum düşündüm evet eminim böyleydi... Hilâl göründü ucunda öpüştük dinlenmedik Yorulduk yersiz kaygılardan ve çekildik Dindik, sakinleştik, yoğrulduk, piştik kalbe konulduk Bugün Eylül vakitlerinden bir gün söylerler Telâşlıydık evvela sakinleştik bir bedende kavuşunca Şairi ancak şiirlerde sakinleştirmiyor Arabamızı çektik sevişmek sahiline Koklaştık ezberleyerek sokak köşelerinde Susmak istemiyordu cümleler susmazdı ki Kalemde derman kalmamış kimin umrunda... Bu duygu halleri çok güzeldi, muhteşem sarhoşluk Dudak konsa yanağa oradan âşklar akar kalbin ara sokaklarına... İstiyorum seni suskunluğumun şerbeti Annenden, babandan ve çocuklarımın anasından Tanışmıştım mahallenin sevdalılarıyla Kıyamet kopar ve yalnızca âşık susar Beklemeye haşır neşirdi sabrın velisi Eminim ki böyle aksini söyleyen "yaşadım" demesin Ben kızınıza tutuldum bırakmıyorsunuz Kızınızın o kahverengi gözlerinde garip bir şeydim Ellerim yanaklarında gezmek istemişti Gözlerim gözlerinden keyif alıyordu Dudaklarım kahkahalara boğulmuştu Yanakları kahvaltıya koyup yesem nr olur ki? Insanlar, naz niyaz yollarında seyr-ü sefer Kadınlar erkeklerle mefta Düşüncelerim kan kırmızısı yanar Peygamberin kavli ile candan divaneyim Ben kızınızın kaşları, kirpikleri ardınca savruldum Hoşgeldim, hoş buldum, sefalar getirdim ... Nikbin acun semada düğün Tatlı, telâşlı beklemekti ödül Böyle diyorlardı, dinliyorduk Bir gönüle baş koyanlar sarılmalıydı baki arzulara Takip edemediğim neşe dolu rüyalar vardı Nikbin bir duruşla istiyorum kızımızı... Şimdi bir bardak çayımı içtim ve... Çocuklar gibi arabanın camına ikimizi yazdım Bir harfinde hanım çocuğu emzirirdi İsmin hevesinde hallice yaşlandık Benim ismimin birkaç harfinde geleceği plânladık Ayaklarımızı sürterek keyfe keder geldik bu yolları Yaşanamamışlıklar vardı gömleğimizin cebinde Anlımızın teri üzerine damlardı Hilâl parlıyordu o sıralar O kahverengi gözlerin irisindeki bâde Ki onları çok tatmıştım şifalıydı diyorlardı Daha ben yerle yeksan oldum bu ne ki... Yaşananları iki narin kulağa sohbet kıldım O sıralarda günlerin şalteri attı Evren küstü, kainat duraksayıp düşündü Güneş mavileşti ay sevdaya büründü Beynimin damarlarını parsel parsel sattım İyi hoş ömrünü kurdu oralara... Şey bir dakika dur hele kulaklarım çınlıyor Gözlerim kanlanıyor ve kalbim ağzımdan çıkıyor Otur, dinle beni kalkıp geldim kalbinin en işlek caddesinden Sende bana tutkunluk vardı da çeyizine sakladın Birde parmaklarımız gıdıkladı birbirini Bunlar birden bire oldu ve bitmedi... Diyorlar ki bu Eylül soğuğunda Hele ki gecenin biri, ikisi; hele ki üçü gibi Dudaklar, burunlar, saçlar meleklerde seyrederken huylanmış Soframızda demli çayımız ve sucuklu yumurtamız İki kalbi tokuştursak dâhi maneviyat had safhada Hadi kalk gidelim artık senle benim diyarımıza Aykut Barış Çelik
·
178 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.