Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İşte o günlerde Atatürk’ü Çankaya’daki köşkünde ziyaret eden Hamdullah Suphi Tanrıöver, Büyük Önder’in nasıl bir ruh haleti içinde ve nasıl bir karar arifesinde olduğunu bakın nasıl anlatır: <<Köşkte yanlarına gittiğim vakit, Atatürk’ü Afet hanıma hürriyetin lüzumundan, ehemmiyetinden ve milletlerin siyasî olgunluğa ermesinde yaptığı tesirlerden bahseder buldum. Bu şekilde konuşuşunu dikkatle dinlediğim Atatürk’e bir ara sordum: -Paşam, bunları Afet hanıma niçin yazdırıyorsunuz? Cevap verdi: -Bunları Afet hanım, ders verdiği talebelere yazdıracak. Millî hâkimiyet esasına dayanan hükûmetlerde umumi efkârın rolü büyüktür. Basın ve sosyal hürriyetlerle umumî işler hakkında geniş bir tartışma alanı olmadan, umumî efkâr vazifesini göremez. Millî hâkimiyet ve temsilî kükûmet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak umumî efkârın faaliyetiyle mümkündür. Tekrar sordum: -Paşam, bu fikirler sizin ise, ve siz bu fikirlerin memlekete tatbik edilmesi gerektiğine inanıyorsanız sorabilir miyim, sizin bu inancınızı, bu memlekette yürür görmekten meneden kuvvet kimindir? Ve nerededir? Atatürk, yüzüme dikkat ve hayretle bakarak dedi ki: -Bu fikirler bizde tatbik edilmiyor mu? Ben de gülerek dedim ki: -Herkesten iyi bilirsiniz ki Paşam, sizin bu fikirlerin tam zıddını tâkip etmekle meşgul bir hükümetiniz ve partiniz vardır. -Öyle mi? dedi. -Bildiğinizi tekrar ediyorum. Şüphesiz öyle… hattâ bir şey daha ilâve etmeme müsaade eder misiniz? -Söyleyin! -Büyük Millet Meclisi Ankara’da açıldığı vakit zavallı Anadolu halkı, o güne kadar kendi topraklarında hiçbir zaman benzerine rast gelmediği bir manzarayı seyrediyordu. Kollarını sallaya sallaya girebileceği, yasağı olmayan bir meclis binası… Orada memleketin dört bucağından gelmiş bir takım adamlar, ağızlarına ne gelirse söyleyerek, kusurları, kabahatleri, eksiklikleri pervasızca ortaya döküyorlar. Şimdi meclise gelenler ise, milletvekillerinden başka yalnız zabıt kâtipleridir. Bunlardan gayrısı, orada dinlemeğe lâyık bir konuşma ve tartışma olmadığına, hiç bir meselenin münakaşa edilmediğine, hiçbir işin ciddî surette araştırılmadığına kanaat getirdiği için artık onun kapısından içeri giren kimse kalmamıştır. Bu sözlerime ne diyeceğini büyük bir merakla bekledim. Birkaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra, rahatlamış ve inançlı bir adam haliyle bana ne dedi bilir misiniz? -Mecliste merak edilecek, dinlenecek ne var ki, gelsinler? Elbette kimse gelmez. Burada siz benim yerimde olsaydınız, bunu söyleyen Atatürk’e ne diyebilirdiniz. Ben o kadar şaştım, bunaldım ki söyleyecek tek bir kelime dahi bulamadım.
Sayfa 200 - Yakın Tarihimiz YayınlarıKitabı okudu
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.