Gönderi

Genel çerçevede bilgi, bilgi olarak güzeldir ve iyidir. Ancak bu anlamda güzellik ve iyilik, mahzâ güzel ve iyidir; yani içinde hiç çirkinlik ve kötülük olmayan, saf güzellik ve iyiliktir. Bu bakımdan bilgide bizatihi çirkinlik, kötülük ve şer olamaz. Böylece, bilgili olan bir kimse çirkinlikten ve kötülükten, daha doğrusu çirkin ve kötü davranışlardan bilginin mahiyeti itibariyle uzaklaştırılmış olur. O halde bilgili olan kimse, kendinde iyi hasletleri, yani faziletleri (erdemleri) taşıvan kimse olacağından diyebiliriz ki, bilgi bizzat fazilettir (yani erdemdir). Böylece genel çerçevenin bilgisel bağlamında, bilginin değer ve önemini belirleyen çok önemli iki bilgi tanımı ile karşılaşmış durumdayız: 1. Bilgi, bizzat güzel ve iyidir (hayır). 2. Bilgi, bizzat fazilettir. Felsefe tarihinde bu her iki tanımlamayla da karşılaşmaktayız. Bunun en tipik örneğini “Hiç kimse bilerek yanlış yapmaz” diyen Sokra'ta görmekteyiz.* Özellikle Eflâtun'un, Protagoras, Lacbes, Euthypbron, Menon ve Devlet (1. Bölüm) gibi ilk dönem diyaloglarından anlaşıldığına göre, Sokrat, bilgi ile fazileti; cehâlet ile de faziletsızlıği özdeşleştirmektedir. Buna göre bilgi, ahlâki yaşantının bir vasıtası olarak algılanmaktadır.
·
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.