Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

247 syf.
·
Puan vermedi
ISA'NIN HAYATI RENAN Ilkin, bir tarihçi gibi hareket etmiş olmak üzere, ırkının çizgilerini, rengini ve çehresini taşıyan bir isa'yı tasvire çalışmak zorunda kalmıştım. Şimdi ise halka, beyaz mermerden bir isa, lekesiz bir kütleden yontulmuş bir isa, kendisini yaratan his gibi sade ve sâf bir isa sunuyorum. Isa kendisinden önce hiçbir şöhreti olmayan Galile eyaletinin Nâsıra kasabasında doğdu. Aile, bir veya birkaç evlenmeden olsun, oldukça kalabalıktı. Isa'nın erkek ve kız kardeşleri vardı, kendisinin en büyükleri olduğu sanılıyor. Bu kardeşlerin hepsi meçhul kaldı; çünkü erkek kardeşleri diye gösterilen ve içlerinde hiç olmazsa Hıristiyanlığın ilk gelişme senelerinde büyük bir ehemmiyet kazanan Yakup adında biri de bulunan dört kişi, anlaşıldığına göre onun teyze oğullarıydı. Gerçekten, Meryem'in gene Meryem adında bir kardeşi vardı; bu kadın Alfeus veya Kleoflas isminde ( bu iki isim aynı şahsa ait gibi görünüyor) bir adama vararak birkaç erkek evlât anası oldu; bunlar isa'nın ilk çırakları arasında büyük bir rol oynadılar. Öz kardeşlerinden muhalefet gören üstada katılan bu teyze oğulları isa'nın kardeşleri adını aldılar. Isa'nın öz kardeşleri de, anası gibi, ancak onun ölümden sonra ehemmiyet kazandılar. Bununla beraber bunlar bu ölümden sonra bile teyze oğulları kadar itibar görmemişe benzerler, çünkü ötekiler yeni dini daha çabuk benimsemişlerdi ve yaratılışlarında da her halde daha başkalık vardır. İsa Mukaddes kitab'ın Kanun kısmından o kadar hoşlanmamışa benzer, çünkü daha iyisini yapacağına inanmıştır. Fakat Mezamir'deki dini şiir onun duygulu ruhuna çok uygun geldi; bunlar bütün hayatınca manevî gıdası ve dayanağı olmakta devam etti. Filhakika sayım vergiye esas teşkil ediyordu; halbuki vergi, gerçek bir ruhani idarenin nazarında hemen hemen dine aykırı bir şeydi. Mal sandıklarındaki para, çalınmış para sayılıyordu. Quirinus tarafından emredilen nüfus sayımı (milâdın 6.ncı senesinde), bu fikirleri kuvvetle uyandırarak büyük bir kaynaşmaya sebeb oldu. Kuzey vilâyetlerinde bir hareket patlak verdi. Tabariye gölünün doğu kıyısındaki Gamala şehrinden, Yahuda adında biri ile Saduk isminde bir Ferisî, verginin meşruluğunu reddetmek suretiyle, çok taraflısı olan ve az bir zaman sonra tesirini bir ayaklanma şeklinde gösteren bir mezhep kurdular. Mezhebin ana prensipleri, "efendi" unvanı Tanrı'ya ait olduğu için bu unvanın kimseye verilmemesi ve hürlüğün hayattan değerli olduğu idi. Yahuda, şüphe yok ki, sonradan bir siyasi hareket doğuran bir Galile mezhebinin, kafası Isa'nın fikirleriyle meşgul reisiydi. Bir kimse sağ yanağını vurursa, ona öteki yanağını cevir. Bir kimse sırtındaki gömlek üzerinde hak iddia ederse ona abanı bırak. Sağ gözün seni kötülüğe sevkederse, onu oy ve kendinden uzağa fırlat. Düşmanlarını sev, senden nefret edenleri iyilik et; sana zulmedenler için dua et. Kimse hakkında hüküm vermezsen senin hakkında da hüküm verilmez. Affet, sen de affedilirsin. Baba'n kadar merhametli ol. Vermek almaktan iyidir. Alçak gönüllü yükselecek, mağrur alçalacaktır. Yere hazineler gömmeyiniz; kurtlar yer, pas bozar, hırsızlar keşfedip çalar; kendinize gökte hazineler toplayın; orada ne kurt, ne pas, ne hırsız var. Çünkü hazinen neredeyse kalbin de orada olur. Iki efendiye birden kullk edilemez; çünkü ya birinden nefret edilir, öte ki sevilir, ya birine bağlanılır, öteki hor görülür. Hem Tanrı'ya hem Mamon'a kulluk edemezsiniz. Işte bunun için size diyorum ki; Ne yaşamak için elde edeceğiniz gıda için, ne de vucudunuzu örtmek için muhtaç olacağınız elbiseler için kaygı çekmeyiniz. Hayat gıdadan, vücut da elbiseden daha asîl değil midir?Gökteki kuşlara bir bakınız; onlar ne ekerler ne de biçerler; ne kileri ne de ambarları var, ama yücelerdeki Baba'mız onları besliyor. Sizler onlardan çok üstün değil misiniz? Hanginiz kaygılanmakla boyunun ölçüsüne bir arşın ilâve edebilir? Elbiselere gelince, neden bunun için zahmere giriyorsunuz? Kır zambaklarına bir bakınız; ne çalışırlar ne de iplik eğirirler. Size derim ki, Süleyman bile bütün izzetinde bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Tanrı, Bugun yaşayan ve yarın fırına atılacak olan bir kır otunu böyle giydirirse sizin için neler yapmaz ki, ey az imanlılar! O halde: Ne yiyeceğiz? Ne içeceğiz? Diye kaygı çekmeyin. Bütün bu şeyler için putperestler kaygılanır. Yücelerdeki Baba'nız bu şeylere ihtiyacınız olduğunu bilir. Fakat ilkin onun saltanatını ve adaletuni isteyiniz, bütün o istekleriniz size çaba olarak verilecektir. Yarın için kaygı çekmeyin, çünkü yarınki gün kendi için kaygı çekecektir. Her güne derdi yeter.Isa'nın çırağı olmanın ilk şartı, malını mülkünü satıp parasını fakirlere dağıtmaktı. Tanrı saltanatından şunlar faydalancaktı: 1) Çocuklar ve onlara benzeyenler; 2) iyi fakat alçak gönüllü olan insanları tepen cemiyet gururunun kurbanı olanlar, bu dünyanın reddettiği kimseler; 3) dalâlete sapanlar, tefrikacılar, vergi memurları, Samiriye'liler, Sur ve Sayda Putperestleri, şiddetli bir kıssa, bu halka doğru dönmenin sebeplerini anlatıyor, bunu mazur gösteriyordu. Vay, babalarının mirasını hor gören sizlere! Vay saraylarını başkalarının alın teriyle kuran sizlere! O sarayların her bir taşı, her bir tuğlası bir günahtır. Hristiyanlık insan cemiyetinin geniş muhitine intikal ettikten sonra, günün birinde zenginleri de kolaylıkla kabul etmeye razı olacaktı, nasıl ki başlangıçta yalnız keşişlere mahsus olan Buddizm de, bu dine dönme vakaları çoğalır çoğalmaz çabucak, rahip olmayan kimseleri de kabul etmişti; fakat insanlar daima menşelerinin nişanesini muhafaza ederler. Yahudi bilginlerinin ilmi, hiçbir ahlâki esası olmayan, mutlak surette iptidai, saçma bir ilimdi. Üstelik, birçok yorgunluk pahasına bu bilgiyi edinenler gülünç bir gurur duyuyorlardı. Kendisine o kadar zahmete mal olan bu sözde ilimle övünen Yahudi bilginin Yunan kültüründen nefreti, zamanımızda Müslüman bilginin Avruoa medeniyetini ve eski Katolik ilâhiyatçısının lâiklerin bilgisini hor görmeleri ayarındaydı. Ey körler, ey kör çobanları, dikkat edin, çukura düşüceksiniz, diyor ve gizlice şu sözleri ilâve ediyordu: Engerekler nesli! Hep iyilikten bahsederler, halbuki içleri kötü! Ağızdan çıkan yürekten taşandır sözünü yalancı çıkarıyordu. Birisinden bir paea istedi; paranın üstündeki kabartna başa bakarak: 《Kayser'e ait olanı Kayser'e, Tanrı'ya ait olani Tanrı'ya veriniz.》 Bir sözdü! Bu, ruhâni işlerin dünya işlerinden ayrı tutulması esasını kuran, gerçek liberalizmin ve gerçek medeniyetin temelini atan tam spiritüalist ve pek isabetli bir sözdü! Demek oluyor ki Isa'yı mahkûm eden ne Tiberius'tur ne de Pilatus. Bu işi yapan eski Yahudi partisidir, Musa'nın kanunudur. Bugünkü düşünüş tarzımıza göre babanın günahından evlât sorumlu olamaz; her insan insanlık adaleti ve Tanrı adaleti karşısında yalnız kendi yaptığından sorumludur. Şu halde Isa'nın katlinden bugün hâlâ ıstırap duyan her Yahudinin acınmağa hakkı vardır. Haça germek, kölelere mahsus ve ölüm cezasını haraketle şiddetlendirmek istenildiği zaman kullanılan bir Roma cezası idi. Bunu isa'ya tatbik etmekle ona, yol kesen hırsızlara, haydutlara, şakilere veya Romalıların kılıçla ölme şerefine lâyık görmedikleri süfli düşmanlara yaptıkları muamele yapılmış oluyordu. Golgota, kafa tası demektir; bizim Caumont''umuza tekabül etmesi muhtemel olan bu ad herhalde saçsız bir baş şeklinde olan çıplak araziye veriliyordu. ... .. .
İsa'nın Hayatı
İsa'nın HayatıErnest Renan · Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları · 199723 okunma
·
318 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.