Gönderi

282 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Albertine kuşkuların, alışkanlığın, bir kadına sahip olma arzusunun, yanı başındayken huzurun ve huzursuzluğun somut kaynağı. Daha önceki kitapta mahpus olan "benlik" Albertine'nin kaybolmasıyla beraber özgürlüğüne mi kavuşuyor ya da ızdırabında eşlik ettiği bir unutuşla, tutsak olan benlik azat olup göklerde mi uçuyor. Muhtemel uçuyor ve anlatıcı; kuş bakışı bir seyirle, hatıraların krokisinde muazzam tespitlere tanık oluyor. Ölümle birlikte somut varlığını yitiren Albertine, anlatıcının zihninde, hafızasında bir müddet daha varlığını sürdürürken nasıl oluyorda zihin başladıği yere, unutarak yada artık acı duymayarak geri dönüyor. Anlatıcının zihninde canlanan ıstıraplar bir müddet daha tazeligini korurken bir şeyi farkettiriyor Proust okuyucuya "insanlara duyduğumuz sevgi, onlar öldüğü için değil biz öldüğümüz için azalır" diyor. Evet belkide her unutuşta ölen bizim kendi benliğimiz. Öyleyse ne çok ölüyoruz bilmeden değil mi? Zihnimizde ufacik bir tılsımla canlanan hatıralar kadar, zorlasakta hatırlayamadığımiz anlarda mevcut. Alışkanlığın yada zamanın artık terkettiği geçmişin bir kısmında karlar yağarken , bir kısmi renklerini bile yitirmemiş tazelikte mevcudiyetini koruyor. Bu kitapta anlatıcının hayatı boyunca gözlemlediği şeylerin zihnin, hafızanın, unutuşun, ölümün, var oluşun, yok oluşun, aristokrasinin, burjuvazinin yanılgılarını çok daha net görüyoruz sanki. Birde maddi itibarlar var ki bu yolda herşey nasılda mübah. En affedilmez kusurların parayla silinip, yok olduğuna da sahit oluyoruz. Bu günümüz şartlarında da böyle. Hepte böyle devam edecek.
Albertine Kayıp
Albertine KayıpMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20202,219 okunma
·
141 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.