Çukur'un eve dönüş mitolojisine eklediği, gerçeği bütün sertliğiyle mutlaklaştıran bir hiper-gerçekçi içerik de var. Dönülen yer
bir liman, bir sığınak, bir huzur sokağı değil, dipsiz bir çukurdur. İnsanın içine yuvarlandığı, çıkmaya çalıştıkça gömüldüğü, sonunda gerçekten gömüldüğü yerdir çukur. Oyuk, çöküntü, gömüt. Yuva, mezar, yuva-mezar. Şu mesajı daha baştan vererek başladı dizi: "Herkesin bir yuvası var şu hayatta, bizimkisi de çukurdur. Gözümüzü çukurda açarız. Son nefesimizi çukurda veririz. Dışarıda başımız belaya girerse kendimizi çukura atarız. Nerede olursak olalım hep çukura geri döneriz." Bu sert mahallede kahramanın kapıyı vurup çıkamayacağını söylüyordur dizi. "Aile nedir? Kaçtığım sandığın anda seni içine çeken, dibi bile olmayan bir çukurdan başka?" Şunlar da duvar yazıları: "Burası Çukur, Burdan Çıkış Yok!", "Sen Çukurdan Çıkarsın, Çukur Senden Çıkmaz", "Herkes
Bir Gün Mutlaka Çukur'a Döner", "Seninle Başım Dertte, Sevdam Ailem Çukurum". Giderek sertleşiyor: "Çukur Namustur",
"Göz Verilir Çukur Verilmez". Bir de mahallede yetişen çocuklara
hiç şans tanımayanı var: "1 + 1 = 1 ".