Tekke ve Zaviyeler Kanunu, 1925'ten bu yana yürürlükte olduğu halde yalnızca Uğur Korunmaz ve Recep Küçük gibi sahte şeyhlere uygulanıyor. Bu kişiler sapkın, ahlaksız ve dolandırıcı ilan edilerek ağır cezalara çarptırılıyor, dergahları mühürleniyor, kurdukları polisiye yöntemlerle cemaatler dağıtılıyor. Oysa "merdivenaltı tasavvuf" diye tanımlanabilecek bu topluluklar, geleneksel tarikat ve cemaatlerin piyasa koşullarındaki dönüşümünün bir sonucudur. 1980'den sonra dini eğitim alanı dışında da faaliyet göstermeye yönelen tarikat ve cemaatler 1990 ve 2000'lerden itibaren dev bir ekonomiye hükmetmeye başladı. Tarikatlar holding, şeyhler CEO, müritler müşteri oldu.Türkiye Cumhuriyeti, laik-demokratik ve hukuk devleti niteliğini korumak; tarikat ve cemaatlerin devleti ele geçirmeye yönelik faaliyetlerini önlemek zorundadır. Yurttaşlar sahte ya da gerçek, bir şeyhin dinsel, cinsel ve ekonomik istismarına karşı korunmalıdır. Türkiye; yurttaşların kerameti kendinden menkul şeyhlere mürit yapılmasına seyirci kalmamalıdır. Aksi takdirde, Cumhuriyet'in özgür insanları, gözlerini yumarak şeyhinden şefaat dileyen bir "mürit-ulus" olarak, rabıtanın karanlığına gömülecektir.