Bilmelisin ki, sevgi üç mertebedir: Birincisi doğal sevgidir ki,
avamın sevgisidir. Bunun neticesi, hayvanı ruhta meydana gelen birleşmedir.
Seven ve sevilenin ruhu, haz ve şehvet coşkusuyla sahibi için
tek bir ruh haline gelir. Bunun sonu ise, cinsel ilişkidir. Çünkü sevgi
şehveti, bütün mizaca suyun yüne yayılması gibi hatta rengin renklide
yayılması gibi yayılır. İkincisi ise ruhanî-nefsî sevgidir. Bunun gayesi
ise hakkını yerini getirmede ve kadrini bilmede sevgiliye benzemektir.
Üçüncüsü ise ilahi sevgidir. Bu ise Allah’ın kulu, kulun da Allah’ı sevmesidir.
Nitekim Allah ‘O onları, onlar da O’nu sever’ buyurur. Her
iki uçtan bu sevginin sonu, kulun Haktan, Hakdan da kulun mazharı
olduğunu görmesidir. Kul kendisinde zuhur eden Hak karşısında beden
için ruh gibidir. O, kendisinde hiçbir zaman görülmediği cismin
bâtını ve gaybıdır. Onu sadece seven görebilir. Hale da kulun kendisiyle
nitelendiği sınırlar, ölçüler ve arazlar ile nitelenir ve bu kul O’nu görür.
Bu durumda ise Hakkın sevgilisi olur. İş söylediğimiz gibi olunca,
sevginin kendisiyle tanımlanacağı zâti bir tanımı olamaz. Fakat sevgi,
betimsel ve lafzı anlatımlarla tanımlanabilir. Sevgiyi tanımlayan kimse,
onu bilmemiştir. Ondan bir şey tatmayan İtimse, onu tanımamıştır.
Ondan ‘kandım’ diyen İtimse, sevgiyi tanımamıştır. Sevgi doyması olmayan
bir içecektir. Perdelinin biri şöyle demiştir: ‘Bir şarap içtim bir
daha susamadım.’ Ebu Yezid ise şöyle der: ‘Adam dediğin denizleri
yudumlasa bile, dili susuzluktan dışarı çıkan kimsedir.’ İşte işaret ettiğimiz
husus budur.