Usta yazarımız Sabahattin Ali'nin sırça köşkü,
Öyküler ve masallar olarak ikiye ayrılmış. Öyküler:Portakal, Beyaz bir gemi, Katil Osman, Böbrek, Cıgara, Millet yutmuyor, Bahtiyar köpek, Çilli, Dekolman, Hakkımızı yedirmeyiz, Cankurtaran, Çirkince, Kurtla kuzu'dan oluşmaktadır.
Masallar: Bir aşk masalı, Devlerin ölümü, Koyun masalı ve Sırça köşk.
Öyküler arasından en beğendiğim "Cankurtaran" oldu. Çünkü okurken insanı derin bir şekilde etkileyebiliyor. Ve hayatta her an karşılaşılabilecek insan türlerini içerdiği için okurken dikkat çekebiliyor. Hikayeyi okurken, insanların bazen çok mutlu olabilecek bir durumun tam tersine dönmesi ile sonuçlanabilirliği ve yaşanılan çaresizlik anında hiç bir kimseden istenilen yardımı bulamaması, arka planda da fakirliğin de işlenmesi gibi bir çok konunun da işlenmesi "Cankurtaran" hikayesinin etkileyiciliğini arttırdığını düşünüyorum.
Masallardan da "Sırça köşk" hakkında da görüşlerimi belirtmeden geçmek istemiyorum. Kitabın son cümlesinde şöyle yazmaktadır:
"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
Bu cümleyi okurken şu an ki devlet düzeni aklıma gelmekte. Bizim de şuan başımızda bir saray var ve biz insanlar onun yıkılmayacak bir şey olduğuna inanıyoruz ama unutuyoruz ki sırça köşk'leri ve sarayları kuranlar bizleriz ve kurduğumuz gibi de yıkmasını bilmeliyiz. En azından bozuk giden düzenin yıkılıp yerine daha güzel hayat şartlarının sağlanmasına ortam hazırlayabilecek düzenlerin gelmesini sağlamak adına.
Kitap hakkında genel bir değerlendirme yapacak olursam eğer, okunabilecek ve okurken de ders çıkarılabilecek hikayeler ve masallardan derleme olduğu için okurken pişman olunmayacak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
İyi okumalar..:)