Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

- Sizin de yapmış olduğunuz gibi hayatta bu kadar keskin ve etraflıca bir değişiklik yapabilmek için karmaşık bir manevi süreçten geçmiş olmak gerekir. Şimdi bu yaşantıyı devam ettirebilmek ve her daim kendi inançlarınızın en tepesinde durabilmek için aklınızla ve kalbinizle günbegün, gergin bir halde çalışmak zorundasınız. Şimdi sohbetimize başlayabilmek için şunu söyleyin: Irade gücünüzü, emeğinizi, bütün potansiyelinizi başka bir şeye, misal zamanla büyük bir bilim insanı ya da sanatçı olmaya harcasaydınız yaşamınız daha engin ve derin, her açıdan daha üretken olmaz mıydı? Sohbete dalmıştık. Söz bedensel emekten açılınca şu düşüncemi dile getirdim: Güçlü olanların zayıf olanları köleleştirmemesi, azınlığın çoğunluk için bir parazit ya da çoğunluğun en iyi özsuyunu müzmince emen bir pompa haline gelmemesi için istisnasız olarak herkesin; yani güçlülerin, zayıfların, zenginlerin ve yoksulların kendileri için bu varoluş savaşında eşit derecede yer almaları gerekir. Bu anlamda, evrensel ve mecburi yükümlülük adı altında insanlar arası eşitsizliği ortadan kaldırabilecek bedensel emekten daha iyi bir vasıta yoktur. Doktor: - O halde sizin düşüncenize göre ayrım yapmaksızın herkes ağır işlerde mi çalışmalıdır? -diye sordu. -Evet. - Peki, en iyi insanlar, düşünürler ve büyük bilim insanları da dahil herkes kendisi için varoluş mücadelesinde taş kırarak, çatı boyayarak zamanını heba ederse, bunun insanoğlumun gelişimi için büyük bir tehlike oluşturacağını düşünmüyor musunuz? - Ne tehlikesi olabilir ki? -diye sordum. İnsanoğlunun bütün gelişimi sevgide, ahlak yasasını ifa etmekte mevcuttur. Eğer kimseyi köleleştirmiyor, kimsenin omzuna yük olmuyorsanız daha fazla hangi gelişime ihtiyacınız olur ki? Blagovo ayağa kalkarak aniden: - Ama müsaade edin! -diye parladı.- Müsaade edin! Eğer bir salyangoz kabuğunun içinde kişisel gelişimiyle uğraşır, ahlak yasasını kurcalayıp durursa, siz buna gelişim mi diyeceksiniz? - Neden kurcalıyor olsun? -diye alınarak sordum. Eğer yakınlarınızı sizi doyurmak, giydirmek, bir yerden bir yere götürmek, düşmanlardan korumak için zorlamazsanız bütünüyle kölelik üzerine kurulu olan bu hayatta gerçekten bir gelişim kaydedilmiş olmaz mı? Bana kalırsa insanlar için en hakiki, belki de gerçekleşmesi mümkün ve gerekli olan tek gelişim budur. - Evrensel bir dünya gelişiminin sınırları sonsuzluktadır. Gereksinimlerimizin ya da gelip geçici düşüncelerimizin kısıtladığı herhangi bir gerçekleşmesi "mümkün" gelişimden bahsetmek ise kusura bakmayın ama tuhaftır. - Eğer sizin de söylediğiniz gibi gelişimin sınırları sonsuzluktaysa hedefleri belirsiz demektir, -dedim.- Kesin olarak bilmeden yaşamaksa durum, ne uğruna yaşıyorsun peki? -Varsın öyle olsun! Lakin bu "bilmeme" durumu sizin "bilmeniz" kadar sıkıcı değildir. Gelişim, medeniyet, kültür diye adlandırdıkları merdivende yürüyorum ben. Nereye gittiğimi kesin olarak bilmeden gittikçe gidiyorum. Ancak bu mucizevi merdiven uğruna yaşamaya gerçekten değer. Siz ise ne uğruna yaşadığınızı biliyorsunuz. Kimilerinin başkalarını köleleştirmemesi, ressamın ve ressam için boyaları toz haline getiren kişinin aynı yemeği yiyebilmesi uğruna yaşıyorsunuz. Ancak bunun hayatın mutfağı; bayağı, gri tarafı olduğu apaçık. Yalnızca böylesi bir hayat için yaşamak gerçekten tiksindirici değil midir? Eğer kimi böcekler diğerlerini köleleştiriyorsa şeytan götürsün onları, bırakın birbirlerini yesinler! Bizim onlar hakkında düşünmemize gerek yok. Onları kölelikten kurtarsanız da yine de ölüp çürüyecekler. İnsanoğlunu uzak bir gelecekte beklemekte olan o büyük X'i düşünmeliyiz. Blagovo ateşli ateşli tartışıyordu benimle. Ancak aynı zamanda başka bir düşüncenin onu heyecanlandırdığı fark ediliyordu. Saate bakarak: - Sanırım kız kardeşiniz gelmeyecek, -dedi.- Dün bizi ziyaret ettiği vakit size uğrayacağını söylüyordu. Kölelik hakkında konuşup duruyorsunuz, -diye devam etti.- Ancak bu hususi bir mesele. Ve bütün bu meseleler insanoğlunun kendisi tarafından aşama aşama çözülür. Meselelerin aşama aşama çözülmesi hakkında konuştuk. İyilik ya da kötülük yapma meselesine herkesin, insanlığın aşama aşama gelişmesi yoluyla bu meselenin çözümüne varmayı beklemeden kendi başına karar verebileceğini söyledim. Üstelik aşama aşama meselesinin birden fazla yönü vardır. İnsan düşüncesinin aşama aşama gelişmesi sürecinin yanında düşüncenin farklı türde aşama aşama gelişmesi de gözlemlenmektedir. Artık kölelik kanunu mevcut değil, ancak kapitalizm gelişmekte. Batu Han zamanında olduğu gibi özgür düşüncenin en dorukta olduğu zamanlarda çoğunluk azınlığı doyurur, giydirir ve korur; kendisi ise aç, çıplak, savunmasız kalır. Böyle bir düzen herhangi bir eğilim ve akımla muazzam bir şekilde bir arada var olabilir, çünkü köleleştirme sanatı da aşama aşama kendini geliştirir. Uşaklarımıza ahırlarda artık kamçı vurmuyoruz ama köleliğe ustaca şekiller veriyoruz. Köleliği haklı göstermek için her duruma göre en azından bir bahane bulabiliyoruz. Bizim fikirlerimiz de birer fikirdir ancak şu an, on dokuzuncu yüzyılın sonunda en pis bedensel işlerimizi de işçi sınıfına yüklemek mümkün olsaydı bunu elbette yapardık. Ve sonrasında bunu haklı gösterebilmek için en iyi insanların, düşünürlerin ve bilim insanlarının altın kadar değerli vakitlerini bu bedensel işlerde harcarlarsa ciddi bir tehlikenin insanoğlunun gelişimini tehdit altında bırakacağını söylerdik. ....
·
134 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.