Gönderi

Tarih Profesörü İbrahim Tellioğluna göre, Türklerde kız ve erkek çocuklar eşit olarak konumlandırlmıştır. Çünkü cinsiyet ayrımcılığının önemli belirtilerinden birisi, doğdukları andan itibaren kız ve erkek çocuklar arasında gerçekleştirilen ayrımdır. Türklerin yaşadıkları dönemde buna örnek olarak; Çinlilerde doğan erkek çocuğa isim verilirken kız çocuğa isim verilmeyip ona sayı ile seslenilmesini, Hintlilerde günaha meyilli, zayıf karakterli olduğuna inanılan kız çocuğun evleninceye kadar babasının veya erkek kardeşinin egemenliği altında bulunması ve evlendikten sonra da kocasının himayesine geçmesini; Araplarda ise utanç kaynağı kabul edilen kızların doğduklarında diri diri toprağa gömülmesini örnek olarak verebiliriz. Oysa aynı dönemlerde Türklerde kız ve erkek çocuklar arasında herhangi bir ayrım gözetilmemiştir. Eski Türklerde kadın hakları da çağdaşlarına göre çok ileri konumdadır. Erkek çocuğu gibi kız çocuğunun da mirasta hakkı vardır. Kızlar da erkekler gibi taşınır ve taşınmaz malların mülkiyetine sahip olabilir. Kadın evleneceği eşini kendisi seçer. Kadınların hem kocası ve çocukları ile yaşadığı evi ve serveti üzerinde hem de çocuklarının velayeti üzerinde kocasının hakkı kadar hakkı vardır. Kadın aynı zamanda boşanma hakkına da sahiptir. Kadının aile içindeki öneminin bir yansıması da devlet işlerindeki önemidir. Eski Türklerde kadınlar devletin her kademesinde görev alabilmiş ve siyasette yüksek mevkilere kadar yükselmiştir.
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.