Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türk modernleşmesinin tek amacı topyekûn Batılılaşmak olunca, dindar kesimin bunu benimsemesi tabii ki beklenemezdi. Sayyid'in (2000) de dediği gibi Kemalistler Türkiye'yi Batılılaştırmak için Doğululuktan uzaklaştırmak durumunda kalıyorlardı. Bu uzaklaşmanın gerektirdiği mücadele aslında Türkiye'nin Doğululuğunun altını daha fazla çizen bir dizi önlemi gerektiriyordu. Bu yüzden Batılılaşmak aslında paradoksal olarak çok daha fazla Doğululaşma sonucunu doğuruyordu. Kemalist devrimlerin her zaman bir miktar da anti-Batıcı bir gen taşımasının sebeplerinden biri de belki bu olmuştur. Bu çelişki laik Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte nüfus yoğunluğu olarak Anadolu'nun daha fazla Müslümanlaşmasıyla devam etti. Bu gerçekten bir paradokstur. Çünkü laik vatandaş mefhumunu özenle işleyecek olan Cumhuriyet, savaşa girerken yüzde 30'a yakını gayrimüslim olan Anadolu'yu Balkan ülkeleriyle giriştiği mübadele anlaşması yoluyla yüzde 99'a yakın bir oranda Müslümanlaştırdı. Ancak burada Müslümanlığın, yaşanan bir din ve hayat tarzı olarak Müslümanlıktan ziyade bir etnik aidiyet olarak işlemesi söz konusuydu. Yani Cumhuriyet yeni ülke ve milletin uyruğu olarak artık sadece Müslümanlara güvenecekti. Lâkin Müslümanların da hayat tarzı olarak Müslümanlığı devam ettirmeleri arzulanan bir durum değildi. Yüzyıla yakın bir süredir uhdesindeki bütün unsurlarla milliyetçi gerilimler yaşamaktan usanmış olan Türkiye'de Müslümanlık, etnik ve millî aidiyeti sağlayan en güçlü bağ olarak görülecekti, fakat rolü onunla bitmeliydi. Daha fazlası Kemalistlerin Batılılaşma programlarını sekteye uğratırdı.
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.