Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Hayat, ölümün tehditlerine karşı kendimizi sürekli bir kollamadan ibaret.
Erich Maria Remarque tarafından Birinci Dünya Savaşı ndaki şiddet dalgasının, üniformalarının içinde kaybolmuş, yüzleri silikleşmiş, adları unutulmuş askerlerin hikayelerinin Paul adlı askerin ağzından oldukça başarılı bir şekilde anlatıldığı bir eser Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok. Kitabın önsözündeki giriş cümlesinde anlatılanlardan çok daha fazlası.. "Bu kitap; ne bir şikayettir, ne de bir itiraf. Harbin yumruğunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş olsa bile, tahriplerinden kurtulamamış bir nesli anlatmak isteyen bir deneme, sadece." E. M. Remarque Keşke kelimeleri savaşın yok ettiği yaşanmamış hayatları, dramları, travmaları anlatmak zorunda kalmadan kullanabilseydik. Savaşın iki cephesi var ama cephedeki askerlerin yaşadıkları birbirinin aynı . Anlamak, hissetmek için okumak gerek. Gerçi hiç bir kelime yetmez bu acıları anlatmaya.. Dört yıl boyunca savaşın tüm acımasızlığını yaşı henüz yirmisine değmemiş çocuk asker Paul tüm boyutları ile anlatıyor. Kısa ama çok başarılı bir kitap.. Konusuna ilgili duyanlar muhakkak okumalı.. Kalbiniz düğümlenecek kesin.. Okuma sürecimde pek çok alıntı paylaştım. Birkaç alıntı bırakarak ve kitapla tanışmama vesile olan arkadaşlarıma teşekkür ederek nokta koyuyorum. Gördüğüm ayrılışların bende akıl komayan, en zor olanı.. O, şimdi ondokuz yıllık küçük ömrüyle yapayalnız ve ağlıyor, bu ömür onu bırakıyor çünkü. öyle solgun ki, parıldıyor. Ağız kımıldıyor hafif. Yaklaşıyorum. Fısıldıyor: “Saatimi bulursanız evime gönderin.” İtiraz etmiyorum. Artık faydası yok. Onu inandırmak imkansız. Elimden bir şey gelmiyor, pek biçareyim. Ah, ey hayat, hayat, hayat! Barınaklarımızın bulunduğu çayırlardaki kızıl gelincikler, saman saplarındaki parlak karafatmalar; loş, serin odalarda ılık akşamlar; alacakaranlıklarda siyah, sırlı ağaçlar; yıldızlar, suların akışı, rüyalar, uzun uykular... ah, ey hayat, hayat, hayat! Affet beni arkadaş,... " Al ömrümden yirmi seneyi arkadaş, al da kalk! Al daha fazlasını, ben bu ömrü ne yapacağım, artık bilmiyorum çünkü.” Yaşaması için neler vermezdim. Fakat aldığı her nefes, içime işliyor. Can çekişen bu adamın, bu saatler! Elinde görünmez bir bıçak, onunla boğazlıyor beni: zamanı ve düşüncelerimi. ama gözlerde öyle muazzam bir kaçış var ki, .. fakat gözler haykırıyor, uluyor, bu gözlerde bütün hayat toplanmış da kavranılamaz bir kaçmak çabası, ölüme karşı, bana karşı duyulan korkunç bir dehşet olmuş sanki... Biliyorum; .. Şimdi harbte olduğumuz müddetçe taş gibi içimize oturan şey, harbten sonra tekrar başkaldıracak, ölüm kalım çatışması ancak o zaman başlayacaktır. Cephede geçen günler, haftalar, yıllar tekrar geri dönecekler, ölmüş, arkadaşlarımız o zaman dirilecekler, bizimle yürüyecekler, kafalarımıza o zaman dank diyecektir, bir gayemiz olduğu. Bu düşünceyle yürüyeceğiz, ölmüş arkadaşlarımız yanımızda, cephede geçen yıllar ardımızda yürüyeceğiz kime karşı?.. Hatıralar, Beni şu dermansız anımda bastırmış, içimi garip hüzünlerle dolduran hatıralar... Her asker, sadece, binlerce tesadüf sayesinde sağ kalır hayatta. Her asker tesadüfe inanır, tesadüfe bel bağlar. Yüzüm mü ıslanmış, nerdeyim? Ufuktakiler çiçekler, askeri ağlatacak kadar sessiz sakin bir manzara değil mi? Ta oradakiler hiç malik olmadığı için kaybetmediği, karmakarışık, ama onun için yine de kayıp hayaller değil mi? Orada duran, onun o yirmi yılı değil mi? Toprak, toprak, toprak! Kıvrımların, oyukların, çukurlarınla kendimizi bağrına attığımız, kucağına büzüldüğümüz toprak! Sen bize dehşetli kramplar, öldürücü püskürtmeler, gümbürdeyen patlayışlar arasında o muazzam karşı akıntıyı vererek, hayatımızı kurtardın! Adeta paramparça olmuş varlığımızın yolunu şaşırmış dalgası, senden gelen karşı akımın içinde eridi gitti; o zaman biz kurtulmuşlar, üzerinde kapandık, atlatılmış dakikanın korkulu ve dilsiz saadetinde dudaklarımızı sana uzattık!... Öylesine yalnızım, öylesine bir beklediğim yok ki, .... karşılarına pervasızca çıkabilirim. Beni bu yılların içinden geçiren hayat, ellerimde, gözlerimde hala. O hayatı yenebildim mi, bilmiyorum. Ama var oldukça, içimdeki o “ben” diyen şey, istese de, istemese de, kendine bir yol bulmaya çalışacak o hayat. Hayat, ölümün tehditlerine karşı kendimizi sürekli bir kollamadan ibaret. Keyifli okumalar...
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey YokErich Maria Remarque · Everest Yayınları · 20153,264 okunma
··
1.962 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.