Gönderi

402 syf.
·
Puan vermedi
·
25 günde okudu
Anlatıcının annesinden iyi geceler öpücüğü beklerken yaşadığı kaygılar, artık yerini genç bir delikanlı da olmasıyla Albertine'e bırakır. Albertine'i kendi evinde yaşamaya ikna eden anlatıcı serinin bu kitabıyla birlikte Marcel ismine de vurgu yapar. Marcel zaafları, kaygıları, korkuları, şüpheleri ve alışkanlıklarıyla aşkın bütün evrelerinden sanrılı bir iz bırakır okuyucuya. Benliğin mahpusluğu, cismen Albertine'de hüküm sürer. Artık "ben" o dur. Nitekim kişi mahpustur, hafızanın sürekli değişen dekoru geçmişi, geleceği ve şimdiyi esareti altına alır. Freud der ki; “İnsan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç. Açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. Ama istenen bir kere ele geçti mi verdiği haz yok oluyor. Yani geçici tatminler mümkün ama mutlu bir halde, sürekli kalmak imkansız." Bu durum tamda Marcel'i ifade ediyor. Evet Albertine'in varlığından büyük bir haz alıyor lakin elde ettiği için eski cazibesini de yitiriyor. Buna karşılık aşkı ayakta tutan şeyin "kıskançlık" olduğunu öne sürüyor. Çünkü Marcel kıskandığı zaman o saplantılı aşık rolüne tekrar dönüyor ve bir iç hesaplaşma, yanılma, endişeler ve kaygılar tekrar ele geçiriyor anlatıcıyı ve Albertine'i sevdiğine yeniden hükmediyor. Kitabın sonlarında Dostoyevski ve Tolstoy'a göndermede bulunması, birçok okurun sormuş olduğü soruya Proust'un da yanıtını almış oluyoruz :))
Mahpus
MahpusMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20231,151 okunma
·
1.020 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.