Gönderi

Kurucu babaları Pavlus'tan aldıkları derslerin yönlendiriciliğinde religocrat'lar, tarih boyunca uzun, ince, ihtiyatlı bir yolda yürüyerek Musevilerin Muallim dedikleri İsa'yı Gentile tarzı kurulmuş Kilise'de Tanrı yaparak tekellerine almışlardır. Öğretmen İsa'yı kendi tekeline alan Pavlus Kilisesi, bundan sonra onu inanılmaz tanımlar labirentine sokarak sonsuza dek sürecek bir sürgüne göndermişlerdir. Religiocrat'larm eline düşen İsa, iman ve günahtan kurtuluşun Bir ve Tek kaynağı ve güvencesi İsa olmaktan çıktı. Bu misyonu Kilise yüklendi. 'Yahveh Selamettir' başarılı bir biçimde, 'Kilise Selamettir'e dönüştürüldü. 'Gerçek Isa, zamanla yerini Din Bürokratlarının istediği İsa'ya bıraktı. Şurası kesindir ki, Pavlus da bu kadarını herhalde beklememiştir. Ama oldu! Pavlus'un tartışmalarında izlediği siyasal strateji, İsa'nın 'bize karşı olmayan, bizimledir' gibi Seküler iddialarının arrivistçe* ve bu nedenle de esnekçe uygulamaları üzerine zekice oturtulmuştu. Bu durumda dahi, izleyicileri Kilise tarihi boyunca zaman zaman İsa'nın bir başka deyişini istismar hakkını kendilerinde buldular: "Benimle beraber olmayan, bana karşıdır, ve benimle beraber devşirmeyen, dağıtır. Bunun için size diyorum: Her günah ve küfür insanlara bağışlanacaktır; fakat Ruh'a karşı küfür bağışlanmayacaktır" (Matta, 12:30-31).
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.