Galile Denizi’nden itibaren İlhan Berk’in şiirlerinde öncelemeler ve alışılmadık bağdaştırmaların yol açtığı anlam, söz dizim, imge, yazım ve tarihi dönem sapmaları başta almak üzere, hemen her çeşit sapmalar yansıma bulmuştur.
“Galile Denizi” başlığının Kitab-ı Mukaddes’te geçen Taberiye Gölünden esinlenerek seçilmesi bu dönemde İlhan Berk’in dikkatinin toplumcu gerçekçi bakış açısından vazgeçerek, bireysel algılamalara, aşka, Hristiyanlık istilahlarına, tarihe, mitolojiye ve ünlü ressamlara yönelmiş olduğuna işaret etmektedir. Bu süreçte Berk’in şiiri iyice batıya ve antik çağların mitolojik unsurlarına açılmış, bu kültürün verileri anokranik biçimde şiir diline serpiştirilmiştir. Şiirde anlam derinleşmiş, zaman mekân ve olay örgüsünde olduğu kadar, şiirin yapı ve kurgusu bilinen sınırların dışına çıkma eğilimi göstermiş, basit mantık yürütülmesi yolu ile kolaycı yorumlara açılan kapılar kapanmıştır. Berk’in Çivi Yazısı, Otağ ve Mısırkalyoniğne adlı eserlerinde bulunan şiirleri, insanda dilin tüm aykırı ve üst imkânlarının sınanması ve denenmesi adına bir zemin oluşturmak maksadıyla kaleme alınmış izlenimi uyandırmaktadır. Bir başka ifade ile, adı geçen eserlerdeki şiirler, sanki “Şiirin kırk türlü yazılabileceğini kanıtlamak” ve şiirin bir üst dil grubu içinde
konuşlandırılarak yaratılabileceğini göstermek için yazılmış gibidir. İkinci Yeni şiir anlayışının tipik yansımalarını içeren konuşma diline aykırı şiirler ortaya çıkmıştır. Dil, derin okumalar şeklinde, konu edilen sözcükler bağlamında somuttan soyuta doğru bir açılım süreci içine girmiş, usun baskıcı gücü kırılarak, zengin bir anlam ve tarihi dönem kaleydeskopu ortaya çıkmıştır. Şiir, beyit ve kıtaların bağlayıcılığından kurtularak mikro boyutlarda ele alınmış; dize dize, hatta kelime kelime kurulmaya başlanmıştır. Şifreli bir dil eşliğinde usun ölümü ve anlamın örtülmesi gerçekleştirilerek, halis İlhan Berk şiirinin, dilin deformasyonuna dayanan girift yapısı ortaya çıkmıştır.
Eksiltmelerin Galile Denizi’nden başlayarak İkinci dönem ve sonrası şiirlerinde anlamı dip sularına çektiğini, İlhan Berk’in deyimi ile “hiçten doğan bir şiir”in yaratılmasında etkili bir sapma türü olduğunu söyleyebiliriz. Şairin sustuğu, şiirle okur arasında üretilen anlamın şiiri tamamladığı bir sapma olarak eksiltmeler İlhan Berk şiirinin nerede ise bütün evrelerinde karşımıza çıkaktadır. Eksiltmeler, cümle eksiltmeleri olarak yüklem, tümleç, zarf gibi sözdizim unsurlarının dilbilgisi kuralları açısından bilinçli bir biçimde, dizenin dışına çekilmesi, bir başka ifade ile bu ögelerden bir veya bir kaçının eksik bırakılması ile oluşturulmaktadır:
İlhan Berk, ikinci dönem şiirlerinde anlamla bir ölüm kalım savaşına girmiştir. Asırlarca hüküm sürmüş anlamın üzerine ölü toprağı atılarak, şiirin dip sularına çekilmesi sağlanmıştır. Şiirde, anlamlı göstergelerin üstü çizilmiş, dil deformasyona uğramış, şiir dilinin sınırları genişlemiştir. Sapmalara uğramış bu dil, Türk şiirinde büyük bir değişime işaret etmekte, deformasyonun sınırlarını zorlayan çizgisi, gücünü başka hiçbir şiirsel erkle paylaşmak istememektedir. Kısaca, İlhan Berk şiirinde, “Sözcüklerin anlamları yok, kullanımları vardır” ilkesi hâkim olmaya başlamıştır.