Gönderi

679 syf.
10/10 puan verdi
Ne kadar zamanın kaldığını asla bilemezsin...
Sene 2009, alacakaranlık serisinin bütün dünyayı etkisi altına aldığı, kitaplarının yok sattığı zamanlar. Henüz ortaokul çağında çocuğum, haliyle o yaştaki her kız çocuğu gibi alacakaranlığı izleyip kitaplarını okudum. Stephenie Meyer yeni kitap çıkarmış deyince de yemeyip içmeyip koştur koştur tüm harçlığımı yatırdım Göçebeye. Aradan yıllar geçti, evler hatta ülkeler değiştirdi, yaprakları sararmanın da ötesinde kahveye çaldı, yer yer parçalandı ama hala benimle. Ve hala en sevdiğim kitap. Öncelikle pek çok insan, sırf yazarı yüzünden önyargıyla yaklaşsa da kitabın gerek konusu gerek işleyişi oldukça özgün. İnsanlığın, ruh adı verilen, sahip bir bedenin sinir sistemine yerleşip yaşam süren pazarit benzeri canlılar tarafından ele geçirildiği bir dünyayı konu alıyor. Bu canlılar evrende her geçen gün sayısı artan gezegenleri istila edip kendi kolonilerini kuruyorlar. Böyle anlatıldığında korkunç birer uzaylı gibi dursa da aslında asla yalan söylemeyen, olumsuz bütün duygulardan arınmış, şiddetin ve kötülüğün kendilerine inanılmaz yabancı olduğu salt iyilik timsali bir tür aynı zamanda ruhlar. Yani içine yerleştiği insanın belleğini silip onu bir nevi üst insan haline getiriyorlar. Göçebe de onlardan biri. Adından da anlaşılacağı üzere hayatı boyunca hiçbir gezegende bir hayattan uzun süre yaşamayıp göç etmiş ve sonunda kendini dünyada, Melanie isimli direnişçi bir insanın içinde buluyor. Göçebe’nin gelmesiyle kaybolması gereken Melanie, sevdiği insanları korumak için benliğinden asla vazgeçmiyor ve zamanla bir bedenin içinde iki kişi yaşamaya başlıyorlar. İlk başta birbirlerinden nefret etseler de birbirlerine duydukları empati sayesinde bu nefret yerini önce arkadaşlığa sonraysa kardeşliğe bırakıyor. Öyle ki ikisi de birbirinin hayatını kurtarabilmek için kendilerinden vazgeçmeye dahi hazır oluyorlar. Kitabın ilk 100 sayfası gayet monotonken Göçer ve Mel, direniş grubunun saklandığı mağaraları arayıp bulduğunda hikaye 180 derece değişiyor, tempo asla düşmüyor. İlk başta tabi ki kimse onun samimiyetine inanmıyor ve insanları yakalamak için geldiğini, avcı olduğunu sanıyorlar. Çocukken bu kısımları okuduğumda insanlara Göçer’e inanmadıkları için ne kadar çok kızardım. Şimdiyse ne kadar çabuk inanmışlar diyorum. Mağaralarda Mel’in sevdiği adamı, kardeşini, akrabalarını ve saklanan daha nice insanları buluyorlar. Kimisi Mel’in bedeninin geri dönüşünü daha ılımlı karşılarken kimisi düşmanlıkla karşılıyor. Bunlardan biri de Jared. Adamı anlıyorum, sevdiği kadının ele geçirildiğini görünce tabi sinirlenecek, kahrolacak ama yumruk atması? İşte bunu anlayamam. Çünkü ne olursa olsun beden hala onun bedeni. İçinde yaşayan kim olursa olsun insan bir defa sevdiği birine tereddüt etmeksizin nasıl şiddet gösterir? Sonrasında Göçer’e inansa, hatta sonlara doğru kendi çapında ona değer de gösterse kitap boyunca Jared’ı hiç sevemedim. Benim için bu kitabın favori erkek karakteri kesinlikle Ian. İlk başta avcı olduğundan şüphelenip Göçer’e karşı çıkan grubun içinde olsa da gerçekleri anladığında yaşadığı vicdan azabı ve kendince yaptıklarını telafi etmeye çalışıp onu herkesten hatta kendinden bile koruması bana hep çok samimi gelmişti. Herkes Göçer’i istilacı bir parazit olarak görse de Ian onu olduğu gibi gördü; ölümü pahasına doğru bildiği şeyi yapmaya çalışan iyi bir insan olarak. Keşke yazar ikiliye daha fazla yer verseymiş, kitapla ilgili duyduğum en büyük üzüntü budur. “Ne kadar zamanın kaldığını asla bilemezsin…” Kitapta tekrar tekrar vurgulanan bir cümle bu. 12 yaşında bir çocuk olduğum zamandan beri de bu ufacık ve belki de çoğu kişi için önemsiz olan cümle, benim hayat mottom olmuştu. Yıllar geçse de hala daha bunu hayatıma uyarlar, birini seversem hemen söyler, biriyle kavga edersem hemen barışmaya çalışırım. Hiçbir şeyi ertelemem. Çünkü yaşayacak ne kadar zamanımız olduğunu hiçbirimiz bilemiyoruz. Kitabın manevi değerinden dolayı yanlı olabilirim belki ama denk gelirseniz lütfen okumadan geçmeyin. Kalın olduğuna bakmayın, ben yaklaşık yedi saatte bitirdim. Bir zamanlar üç kitaplık bir seri olacağı söyleniyordu ama yıllar geçti devam kitabı gelmedi. Bu haliyle de tatmin edici bir sonu var aslında ama keşke devamı da gelseydi. Kitabın bir de rezil ötesi bir filmi var ki sakın izlemeyin, ben kendime o kötülüğü yapıp izledim, büyük pişmanlıktı. Herkese iyi okumalar
Göçebe
GöçebeStephenie Meyer · 20125.1k okunma
··
1,198 views
Selin okurunun profil resmi
Yorumunuzu okurken sanki ben yazmışım gibi hissettim ☺️ Harika inceleme, her kelimesine katılıyorum
Sezen Gözde Demirci okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederimm 💜💜💜
freya okurunun profil resmi
yeni bitirdim izlemeyi dusunuyordum cok etkisinde kaldigim icin uyari icin teşekkürler zihnimde guzel bir anısı yer edecek film onu alasagi edemeyecek
Sezen Gözde Demirci okurunun profil resmi
Çok yerinde bir karar 🤍
Bu yorum görüntülenemiyor
Alpay Baştürk okurunun profil resmi
YAKLAŞIK 7 saatte mi bitirdiniz?? 600 sayfayı
Sezen Gözde Demirci okurunun profil resmi
Okuması zor bir kitap değil, su gibi akıyor ki ben de halihazırda çok hızlı okuyan biriyim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.