Gönderi

248 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 8 days
Hayyam'ı Okuma Rehberi(msi)
Başlığı fazla iddialı yazdığımın farkındayım. Elbette bir profesör değilim, hiçbir uzmanlık iddiam yok. Sadece farklı kaynakları araştırmış biri olarak Ömer Hayyam'ı dilimin döndüğünce anlatmak istedim. Hem, biraz da biz "clickbait" yapalım, değil mi? Ömer Hayyam (1048-1131), hayatının büyük kısmını bugünkü İran'a bağlı Nişabur kentinde geçirmiş. Yaşadığı yıl aralığına dikkat ediniz, 80 yılı aşkın bir ömrü var (bunu neden belirttiğimi daha sonra anlayacaksınız). O dönemde Selçuklu Devleti'ne bağlı bir coğrafyada yaşayan Hayyam, çoğu okurun bildiğinin aksine, yaşadığı dönemde şair kimliğiyle ön plana çıkmamış. Dönemin antolojilerinde ("tezkire" demek daha doğru olacaktır) adına rastlanmadığı gibi tarihi kitaplarda bir astronom ve bilim insanı olduğu yazmaktaymış (o öldükten 100 yıl kadar sonra bu durum elbette değişiyor, yavaş yavaş ismi duyuluyor). Gerçekten de, tarih bilgisi olanlar da beni onaylayacaktır ki; kendisinin ilmî yönü oldukça kuvvetli. Celalî takvimini meydana koyan kurulun başında Ömer Hayyam var. Ölümünden sonra kendisine ait geometri, matematik, cebir notları bulunmuş. Pekala, bunlara rağmen neden şairlik kimliğiyle ön plana çıkıyor, bu durum ne zaman değişmeye başlamış? Yanılıyor olabilir ama, araştırmalarıma göre 20.yüzyılın başına değin edebî alanda Hayyam'ı bilen kişi sayısı fazla değil. Cüveyni'nin Tarih-i Cihangûşa adlı kitabında birkaç beyit ona atfedilmiş (Hayyam öldükten yaklaşık 70 yıl kadar sonrasında). Yıllar ilerledikçe özellikle İran coğrafyasının tarihçileri Hayyam'a daha çok yönelmeye başlamış. Hayyam, tarihçiler sayesinde bugün tanınan bir rubai yazarı haline gelmiş. İşin özünde edebiyatçılar pek de yok. :) Kendi devirlerinden önceki birçok şaire atıflarda bulunan Osmanlı şairleri, Firdevsi, Sadi-i Şirazi gibi isimlerin eserlerini yeniden yorumlarken veya şiirlerinde göndermeler yaparken Hayyam'a pek dokunmamış. Fuzuli, Baki, Nedim gibi usta şairlerin divanlarını okudum ve Hayyam'ın ismine rastladığımı hatırlamam. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Bu sebeplerin bir teori olduğunu ve kesinlik belirtmediğimi hatırlatayım: 1- Hayyam'ın şiirleri sandığımız kadar edebî değildi. Onun rubailerini değerli kılan edebi söz oyunları değil, dine ve dinin sömürülmesine karşı çıkmasıydı. Biçimden çok içeriğin orijinalliği ve radikalliği okurun beğenisini kazandı. Burada şöyle bir sıkıntı devreye giriyor: Divan edebiyatı başta olmak üzere İslam coğrafyasının edebiyatı istisnalar haricinde hiçbir zaman içerik orijinalliğine veya güzelliğine önem vermedi (20.yüzyıla değin). Aynı mazmunlar, kelime seçimleri yapılarak padişaha kaside sunmaktan öteye maalesef ki geçemediler. Bir nebze orijinal söyleyişi olan şairler de zaten himaye altına alındı ve popülerleşti. Popüler olanların da adını pek duyuramayanların da yaptıkları aslında çok farklı değildi. Bu sebeple Hayyam, biçimden çok anlattığı mesaja önem verdiğinden ötürü geride kalmış olabilir. 2- Hayyam yazdığı rubaileri döneminde hiçbir şekilde çoğaltmak istememiş olabilir. İçine kapanık biri olarak bilinen Hayyam, pek gezen tozan, dışadönük biri değilmiş (doğduğu şehirde ölmesi, tesadüf eseri değilse buna bir kanıt olabilir). Belki tepki çekmekten korkmuş olabilir, belki de çekinik yapısından ötürü yayınlama gereği duymamış olabilir. 3- Hayyam'a atfedilen rubailer, hiçbir zaman Hayyam tarafından kaleme alınmamış olabilir. Afalladığınızı düşünüyorum :). İran ve Arap şiir ekolünde mahlaslar vardır. Şairler kendine uygun gördüğü mahlasla şiirler kaleme alır. Bundan ötürü birden fazla mahlas farklı coğrafyalarda görülebilir. Kimisi gördüğü bir şairden etkilenir ve mahlasını alır, kimisine hocası verir, kimisi de şans eseri başkasıyla aynı mahlası alıvermiş olur. Mesela, yapılan çalışmalarda en az 5 farklı Yunus Emre tespit edildi. Bunları kaleme alan müstensihler (kaleme geçiren kişiler) çok farklı dönemlerde ve farklı üsluplarla yazmışlar. Hiçbiri birbirine benzemiyor. Demek ki "Hayyam" mahlası, tek bir kişi tarafından kullanılmamış olabildiği gibi bir başkası tarafından yaratılmış da olabilir. 4- Çok sanmamakla birlikte, Hayyam yazdıklarından ötürü baskılanmış olabilir. Buna dair herhangi bir kanıt yok ve epey yaşlı vefat ettiği biliniyor. Yazdığı şiirlerin radikalliğinden ötürü "mobbing" diyebileceğimiz bir baskının oluştuğunu çok sanmıyorum, zira o dönemde öyle bir şey olsaydı direkt kellesi giderdi :). Kendisi bizzat uğramamış dahi olsa, başka şairler Hayyam'ı okudukça fazla radikal bulup ondan uzak durmuş da olabilir elbette. Saydığım sebepler çoğaltılabilir; fakat işin özünde Hayyam'ın döneminde popüler bir şair olarak bilinmediği az çok ortada. Rubailerinin zamanla yayılan bir ünü var ve hangi rubainin ona ait olduğunu kestirmek çok güç. Kendisine atfedilen birçok sahte şiir her dönem mevcut olmuş (En meşhuru: "Al cenneti çal başına" isimli şiir). Şunu unutmayınız ki Hayyam rubai yazdı, rubailer belirli vezinlerle ve tek bir kıtadan oluşur. Upuzun şiirleri Hayyam'a atfetmek çok mantıksız. Bunun dışında küfür kıyamet şiirler de zannımca hiç ona ait gibi durmuyor. Peki, Hayyam gerçekten bir dinsiz bir alkolik miydi? Hayyam'ın dinsizliğine dair yorum yapmak elbette çok güç. Eğer gerçekten bu şiirleri yazdıysa, pek de imanlı biri olmadığını düşünüyorum. Şarap konusuna gelince. Düşünüldüğü kadar "alkolik", "meyhaneden çıkmayan" biri olmadığı da az çok ortada. 80 yılı aşkın yaşadığını söylemiştim, elbette "kanıt" denecek kadar bir durum olmasa da bu alkolikliğin ihtimalini bir nebze azaltıyor. Bunun dışında sarayla ve dönemin alimleriyle sık çalışan bir ilim insanından bahsediyoruz. Bu kadar içseydi büyük ihtimalle bu çalışmalara çok da vakti kalmayacaktı. "Şarap", Fars edebiyatında yeri oldukça fazla olan bir metafor. Rindçe bir yaşamı, Avrupalıların "bohem" dediği hayata benzer bir konfor alanını temsil ediyor. Doğrudan "dini hükümlere aykırılık" söz konusu olsaydı, divan edebiyatında pek de şair kalmazdı. Gerçekten içip içmeyenini de maalesef ki padişahlar dışında bilemiyoruz. Kimisi sembolik olarak kullanmışsa da elbette gerçekten içeni de vardır, dediğim gibi Hayyam'ın en azından alkol bağımlısı olma gibi bir ihtimali benim gözümde fazla yok. Hayyam'ı okuyacaksanız, tavsiyemdir ki tek bir kaynaktan okumayın. İş Bankası yayınlarından ibaret kalmasın okumalarınız. Ben Asaf Halet Çelebi (ki kendisi divan edebiyatına ve Farsça'ya hakim bir şairdir) çevirisinden de okudum (Kapı Yayınları). Tek tek bütün yayınlara bakmadım ama, çevirisine güvendiğiniz farklı yayınlardan karşılaştırarak okumanızı öneririm. Bunun dışında sadece bir şiir çevirisi olmayan, Hayyam'ın derinlikli yönü ve hayatına dair bilgiler veren Sadık Hidayet'in Hayyam'ın Teraneleri adlı kitabını da öneriyorum. Hayyam kesinlikle çok değerli bir insan. Tek temennim, duyduğunuz her Hayyam'a atfedilen şiire anında inanmamanız yönündedir.
Rubâiler
RubâilerÖmer Hayyam · Kapı Yayınları · 202122.4k okunma
··
2,074 views
Bu yorum görüntülenemiyor
elif okurunun profil resmi
melih cevdet'e göre kitaplarda konu geri plana atılmalı, kitap öz-anlam-yapı bakımından incelenerek kitabın konusuna değil konunun yazılış tarzına odaklanmalı. melih gibi bakmak bahsettiğin etkenleri kovarak tam anlamıyla sanatın tadını almaya varacaktır. incelemeye teşekkür, "clickbait''ine sağlık batuş.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.