Osman Hamdi de az aydın değilmiş gerçekten.
Osmanlıya aydınlanma, çağı ve yenilikleri yakalama düşüncesinin tohumlarını ekmiş fidanlarını yetiştirmiş bir insan. Ülke içindeki tüm olumsuz fikirlere rağmen vazgeçmiyor yapacaklarından.
Ülkede daha önce hiç yapılmayan meslekleri yapıyor,, ressam oluyor, müze müdürü oluyor, arkeolog oluyor, güzel sanatlar akademisi müdürü oluyor, hepsini de kendi imkanlarıyla, kendisi sıfırdan başlayarak yapıyor.
Kaplumbağa Terbiyrcisi'ni bitirince de karşısına geçip şöyle bir bakıyor, başyapıtına baktığını hemen anlıyor. Resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anyalamadıklarından eskiden böyle bir mesleğin olup olmadığını tartışadursun o sonuçtan memnun kalıyor. Bu kadar mesleği bir arada yürütürken bir kaplumbağa terbiyecisinden farkı yok aslında, yaşadığı dönem ve toplum olarak baktığımızda.
Hayatı mücadele ile geçen bir adamın romanı. Ülkesi için canla başla çalışan bir adam. O olmasa ne Nemrut Dağı kalırdı geriye ne Efes ne Pergamon... Antik kentlere ve müzelere olan tutkumdan dolayı severek ve takdir ederek okudum Osman Hamdi Bey'in romanını.
Son olarak, bu kitabı bana hediye ederek Osman Hamdi'yi tanımamı sağlayan