Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Merhaba! Elli dokuz sene sonra İstanbul Üniversitesi'ne dönmüş bulunmaktan çok büyük bir şeref duyuyorum. "Fyodor Dostoyevski, insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler. Bu açıdan bakınca İstanbul'un benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Çünkü ben bu şehirde olgunlaştım. Ama ben size geçmişten değil bugünden bahsetmek için geldim. O zamanın dünyasıyla bugünün dünyası ayrı, ama temelde hep aynı sorunlar varlığını koruyor. Aynı zamanda dostum olan Profesör Huntington'a bakılırsa bu sorunun adı 'Medeniyetler Çatışması'dır. Ben buna pek katılmıyorum. Bazıları bu çatışmaya 'Din Savaşları' adını veriyor. Hepsi Ortadoğu kökenli olan ve aynı ilkeleri dile getiren tek tanrılı dinlerin de bu çatışmaya sebep olduğunu sanmıyorum. Başka bir dostum olan Edward Said, bu tanımlamalara itiraz ediyor ve sorunun adını 'Cehalet Çatışması' olarak koyuyor. Bunun, Huntington'a göre daha tutarlı bir görüş olduğunu söyleyebiliriz. En azından benim düşünce tarzima daha yakın geliyor. Çünkü kabaca Batı ve Doğu diye adlandırılan medeniyet biçimleri, birbirini tanımıyor. Iletişimin bunca ilerlediği bir dönemde hâlâ 'Cahiliye' dönemini yaşıyoruz. Doğrusu, burada eşit dağılmış bir 'Cahiliye' söz konusu değil. Doğu Batı'yı, Batı'nın Doğu'yu tanıdığından biraz daha iyi biliyor. Ama ben sorunun adını tam olarak koymaktan yanayım. Bence mesele 'Medeniyetler’ ya da 'Cehalet' çatışmasından çok 'Önyargılar Çatışması. Bu kavramı ilk kez duyduğunuz için biraz açıklamak ihtiyacı hissediyorum. Barbar sözünün anlamını bilir misiniz? Barbar, eski Yunancada yabancılar için kullanılan bir kelimeydi. ‘Yabancı' anlamına gelirdi. Yunanlı olmayan herkes, özellikle de Persler ve Asya halklari barbardı. Bu kelime Avrupa tarafından benimsendi ve Avrupalı olmayanlar için kullanılmaya başlandı. Başlangıçta kelimenin kötü bir anlamı yoktu. Mesela, Bodrumlu hemşehriniz Herodotos kitabına şu iyi niyetli satırlarla başlar: 'Bu, Halikarnassoslu Herodotos'un halka sunduğu araştırmadır. İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanlıların, gerekse barbarların meydana getirdikleri harikalar bir gün olsun adsız kalmasın, tek amacı budur; bir de bunlar bir birleriyle neden dövüşürdü diye merakta kalınmasın.' Bakın, barbarların yarattığı harikalardan söz ediyor. O zamanların anlayışı buydu ama zamanla önyargılar, kelimeye bugünkü barbar anlamını yükledi. Bildiğiniz gibi, bu anlama uygun düşen, 20. yüzyılın en büyük barbarlıkları da Avrupa kültürü ya da Avrupa kaynaklı kültürler tarafından sergilendi. Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında önyargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu önyargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar, Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kâfir, Almanlardaki Ari olmayan gibi önyargı sıfatlarını kal dırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı."
Sayfa 54
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.