Gönderi

Yüzünüzde geçen Eylül'den bir şeyler kalmış. Bakışlarınızda o eski, içe işleyen o ışıltı yok. Solgunsunuz, sahaftan alınmış eski bir kitap gibi... Söndü mü yoksa içinizdeki o büyük yangın, dışarıya vuran bir alameti kalmamış. Gideceği yeri bilmez gibi yürüyorsunuz her yolu. Sözler, dilinizden dökülürken unutuveriyor sanki ne maksatla söylendiklerini. Durmuş bir saat gibisiniz. Hayattasınız şüphe yok, ama hayat sizinle değil belli ki! Biri bir şey sormasın diye unutulmuş mevzuların ardında saklanıyorsunuz. Bulup yine de soru soran olursa, uzun süren bir cevapsızlıkla karşılıyorsunuz onu. Kelimeleriniz kırık dökük, diğer teki kaybolmuş porselen fincanlar gibi manasız, yersiz yurtsuz... Sadece sizi vuran bir fırtına kopmuş da söküp koparmış hayattan köklerinizi, savurmuş oraya buraya sanki sizi. Kaybolmuşsunuz da sanki, öylece uzay boşluğuna sürüklenmişsiniz. Bu sürüklenme hali sizin anılarınız olmuş, saatleriniz, günleriniz, aylarınız, yıllarınız olmuş. Keşke, bütün bunlar olmadan önce cesaretinizi toplayıp bir kapıyı çalmış olsaydınız, her hangi bir kapıyı. Bir yüze dokunmuş olsaydınız. Telaffuzunda zorlanmadığınız bir tekerleme bulup insanlık korosuna katılmış olsaydınız. Keşke, biraz yaşamış olsaydınız, herkesin sorgu sual etmeden, orasına burasına takılmadan, kıyısının köşesinin hesabını tutmadan yaşadığı gibi yaşasaydınız siz de hayatı. Bir anını, bir kaç dakikasını, ne kadarı oluyorsa o kadarını... Keşke, birinin elinden bir bardak su içseydiniz, yıkasaydı içinizin karanlığını, arıtsaydı kederinizi. Su şifadır malum, içseydiniz biraz. Kana kana olmasa da yana yana..
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
··1 quotes·
814 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.