Günlüğümden:
Tagore’un Gitanjali’sini okudum. Daha önce de okumuş olabilirim, metinler tanıdık geliyor ama okuduysam ne zaman okudum hatırlamıyorum. Bu okuduğum Cahit Koytak çeviriymiş. Birçok çevirisi var kitabın. Not aldığım parçalar oldu epey. Bike’ye “Cahit Koytak epey etkilenmiş sanırım, üslubu çok benziyor,” dedim, sonra “ya da kendi üslubunu yansıtmış,” diye devam ettim. Bike “Ya Cahit Koytak Tagore’dan etkilenmiş ya Tagore Cahit Koytak’tan,” dedi gülerek. Bu ikincisi olamayacağı için yargı cümlemizi şöyle toparladık: Ya Cahit Koytak Tagore’dan etkilenmiş ya da Tagore’un metni Cahit Koytak’tan.
Dua gibi okudum çoğu şiiri, “alçak sesle ve divanece”. Bazı parçaları okuyup derin bir nefes alırken amin demekten alıkoyamadım kendimi.
Alıntıları buraya yazmayacağım, bir kere deftere yazdım zaten ama bir şeyi not etmek istiyorum. XXIX. şiiri eğer bir gün “Müstear Yaşamak”ı tekrar çalışacak olursam kitaba epigraf yapabilirim. Elbette unutmazsam, aklıma gelirse. Belki aklıma gelmesine yararı olur diye yazıyorum bu notu zaten. Böyle bir şey yapacak olursam bütün çevirilerine bakıp en sevdiğimi almalıyım, bu da önemli. O metin şöyle başlıyor:
“İsmimle hapsetmiş olduğum kişiliğim,
Ağlayıp duruyor bu hapishanede.”