Oryantalist çevrelerde hakim olan kanaatlerin aksine, Vedanta ne bir felsefe ne bir din ve ne de bu ikisiyle uzaktan yakından alakalı herhangi bir şeydir. Vedanta öğretisini bu çerçeveler içinde değerlendirmeye çalışmak batılıların düştüğü en vahim hatalardan biridir ve daha ilk adımda hiçbir şey anlamamaya mahkum olmaktır. Batı düşüncesininkinden tamamen farklı cihetlere (mode) sahip olan ve aynı kalıplar içinde anlaşılması imkansız Doğu düşüncesinin hakiki tabiatına ne derece yabancı olunduğu böylece ortaya konmuş olmaktadır. Daha önceki bir eserimizde dinin (religion), eğer kelimeyi asli manasında kullanmak istiyorsak, tümüyle Batı'ya mahsus bir vakıa olduğunu belirtmiştik. Aynı kelimeyi Doğu öğretileri için de kullanacak olursak, manasını, az çok belirli bir tanımını yapmayı imkansız kılacak kadar genişletmemiz gerekecektir. Keza felsefede münhasıran Batı'ya ait bir bakış açısını temsil etmektedir ve üstelik dini bakış açısından çok daha dışsal, dolayısıyla da burada söz konusu edilenden o nisbette daha uzak bir bakış açısıdır bu. Felsefe, biraz önce de söylemiş olduğumuz gibi, özü itibarıyla "ladini"dir'; hatta bir yanılsamadan ibaret olmadığında bile böyledir. o kadar ki, modern çağdaki türden bir felsefenin bir medeniyet içinde mevcut olmamasında hayıflanacak hiçbir şey bulunmamaktadır. Kısa süre önce yayınlanan bir kitapta, bir oryantalist "felsefe heryerde felsefedir," diyordu. Böylece her türlü yanlış özdeşleştirme, bizzat yazarın bile kimi satırlarında çok haklı olarak karşı çıktıkları da dahil olmak üzere, zemin bulmaktadır. Heryerde felsefe görmeyi kesinlikle reddetmekteyiz. Düşüncenin son derece özel bir tarzını, yazarın ifadesiyle "evrensel düşünce" tahtına oturtmayı da kabul edemeyiz. Doğu öğretilerini konu alan bir diğer tarihçi, batılı etiketlerin yetersizlik ve uygunsuzluğunu ilke olarak kabul etmekle beraber, bunları aşma imkanı bulamadığını açıklıyor ve seleflerinin hatalarını aynen tekrar etmekte hiçbir beis görmüyordu. Bu durum bizi iyice şaşırtmaktadır çünkü kendi payımıza, sadece çok yanlış olmakla kalmayıp manasız bir karmaşıklık ve sevimsizlik de taşıyan bu felsefi terminolojiye müracaat etme zorunlµluğunu şimdiye kadar hiç hissetmiş değiliz. Ancak oryantalistlerin hatalarını tartışarak zaman kaybetmeye niyetimiz yok, Batı tarzı eğitimin düşüncelerini daha en başından hapsetmiş olduğu "klasik" çerçeveleri aşmanın kimileri için ne kadar zor olduğunu bu örnekler vasıtasıyla göstermekle yetineceğiz