Şimdilerde, "çıkar gözetmeme" sevdasının yaygınlığı açısından, belki de belli bir tehlikesizlik olmaksızın, neyin halkın çıkarıyla ilgili olduğunun, sıradan insanın genellikle hangi şeylere temelden ve derinden önem verdiğinin bilincine varılmalıdır: Sıradan insanın yanına eğitilmişleri, akademisyenleri, aldatıcı değillerse felsefecileri de katmalı. Şöyle bir olgu ortaya çıkıyor: Daha incelmiş, daha titiz beğenirleri, her dalda yüksek yaradılışta olanları çeken, ilgilendiren şeylerin çoğu, sıradan insana "ilginç" görünmüyor: Yine de ilgi duyma eğiliminde olsa bile, bunun nasıl çıkarla ilgili olmayan bir biçimde ele alınabileceğinin şaşkınlığına düşer, buna d e s i n t e r e s s e (çıkar gözetmeyen) diyerek. Bu halk şaşkınlığına, ayartıcı, öbür dünyayla ilgili, gizemli anlatım biçimlerini yüklemeyi bilen felsefeciler olagelmiştir ( ― belki de sakin yaşantılarından devşirebilecekleri daha yüksek doğayı bilmediklerinden olmasın?) ― "Çıkarsız" eylemin çok ilginç olduğunu, ilgi çekici olduğu çıplak apaçık hakikatini ileri sürmediler, oysa, diyelim ki ― "Ve Aşk?" ― Ne! Aşka dayanan bir eylem "bencil" olmamalı mı? Vay kuş kafalılar vay ― ! "Özveriye övgü mü?" ― Oysa kim gerçekten özveride bulunuyorsa karşılığında bir şey istediğini ve elde ettiğini bilir ― belki de kendindeki bir şey karşılığında, kendindeki bir şeyden özveride bulunur ― daha fazlasını edinmek, belki de genellikle daha fazlası olmak ya da daha fazlasını duymak için vazgeçer. Oysa, bu titiz bir ruhun dalaşmayı istemediği sorular ve yanıtlar alanıdır: Hakikat kendisinden yanıt istendiğinde, esnemesini örtbas etmek zorunda kalsa da. Sonunda bir dişidir o: Irzına geçilmemelidir. (Sf.144)