Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

180 syf.
8/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Yazarla ilk tanışmam “Hotel Savoy”la oldu ve anlatımını çok beğendiğimi söyleyebilirim. Bu kitap anlattığı dönemi çok iyi analiz eden bir eser olmuş bence. Açıkçası diğer eserlerini de okumak için içimde bir istek uyandı. Roman tümüyle bir zamanlar Rusya’nın bir parçası olan ve ağırlıklı Alman ve Yahudi nüfusunun yaşadığı Lodz adlı bir kasabada geçiyor. Kahramanımız Gabriel Dan. Kendisi üç yıl Sibirya’da savaş esiri olarak kaldıktan sonra evine dönmeye çalışan bir Yahudi’dir. Aslında gerçek evinin neresi olduğunu asla öğrenemiyoruz. Sadece kitabın sonunda Paris’e gidebileceği yönünde bir düşüncesine şahit oluyoruz. Aslında Gabriel gibi evine o sırada dönen -1919- pek çok asker vardır ancak o zengin amcası Phöbus Bohlaug’u görmek için o kasabayı tercih eder. Tüm olaylar adı geçen kasabada ve Hotel Savoy’da geçer. Hotel Savoy herkesin evi gibidir. Bu hotel zengin ve fakirleri ağırlayan bir yerdir. Zenginler ilk üç katta daha geniş odalarda yer bulurken fakirler otelin üst katlarında iç içe yaşamak zorunda kalırlar. Yani otel bir çeşit mikroevren konumundadır kitapta. Fakirler sürekli bir sefalet içinde beş parasız yaşamaktadırlar. Kiralarını ödeyebilmek için eşyalarını rehinecilere teslim ederler. Oysa zenginler lüks içinde yaşayıp çıplak kadınlarla çılgın partiler vermekten geri durmazlar. Burada otel toplumu bir bütün olarak yansıtmaktadır. Dünyanın kendisi oteldir. Farklı bir açıdan bakarsak otel bir bakıma hapishane gibidir. Müşteriler oda numaralarına göre çağırılırlar. Hepsini oraya bağlayan gizli ve saklı birtakım sebepler olduğu gibi bir gün orayı terk edebilme adına umutları da vardır. Ancak otelden ayrılmak kimse adına hiç kolay değildir çünkü dışarıdaki dünya insanlara oradan daha fazlasını vadedebilmekten çok uzaktır. Biz olayları evine dönmeye çalışan bir askerin gözünden görsek de aslında arka planda her şey çok açıktır. Almanlar savaşı kaybedince Polonya’ya ait bu kasabayı terk etmiş, ekonomik büyüme durma noktasına gelmiş, geçim derdi herkesi derinden etkilemeye başlamıştır. Fabrikalar terk edilmiş ve inanılmaz bir kirlilik ortaya çıkmıştır. Gecekondu mahalleleri türemiş, insanların birbirlerine güveni kalmamış, herkes kolay yoldan zengin olmanın arayışı içerisine girmiştir. Sefalet ve hastalıklar kol gezmektedir. Gabriel sayesinde otelde pek çok müşteriyi de tanıma fırsatımız oluyor. Ancak bu müşterilerin çoğu alt tabakadan insanlardır. Roman kahramanımız ile birlikte onların da hikâyelerini dinliyoruz. Açıkça söylemek gerekirse yazar burada fakirlerin tarafında olduğunu bariz bir şekilde okura hissettiriyor. Çünkü en çok onların acılarını ve hikâyelerini paylaşıyor bizimle. Romandaki en büyük olay Bloomfield adlı zengin bir iş adamının kasabayı ziyaretidir. Zengini fakiri bu adamı beklemektedir. Romanın Godot’u odur herkes için. Herkes bu adamla iş yapmanın, onun dostluğunu kazanmanın peşindedir. Çünkü herkes büyük bir çaresizlik içindedir ve son umut artık odur. Roth, Birinci Dünya Savaşı öncesindeki dünyanın ve ondan geri kalan dünyanın mutlaka değişmesi, mümkünse yok olması gerektiğini bize açıkça söylemeye çalışıyor. Bunu da kitabın sonunda kıyametimsi bir senaryoyla okuyucuya gösteriyor. Bundan önce de bize Birinci Dünya Savaşının bıraktığı kaosun, sosyal adaletsizliğin, ekonomik yıkıntının bir fotoğrafını gösteriyor. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bunlar da İkinci Dünya Savaşının çıkmasına sebep olacaktır. Yazarın diğer kitaplarını bilmiyorum ama başlangıç için ideal bir kitap bence. Okuması oldukça kolay, yalın bir dille anlatılmış Hotel Savoy’da herkes için boş bir oda var.
Hotel Savoy
Hotel SavoyJoseph Roth · Everest Yayınları · 2018116 okunma
·
941 görüntüleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık hocam. Listemde yerini aldı bile...
N okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, keyifli okumalar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.