Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1062 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Böyle bir kitabı tahlil etmek hiç kolay olmayacak. Deneyeceğim. Tolstoy bizim olsun isterdim. Bunu her manada söylüyorum. Hem madden hem manen. Yaşamın ölüm ile iç içe olduğu bir başka eser okumamış olabilirim. Hem sanatçı hem din adamı sanki Tolstoy. İnanılmaz. Ben şuna inanmıyorum, hem Tolstoy okuyacaksın hem de düşünüp bir an için bile olsa dini duygularla bir anlam arayışına girmeyeceksin. Bu imkansız bir şey. Çünkü Tolstoy kesinlikle bu iki kimliğiyle bir bütün. Şu öyküyü pek severim; yaşlılığında, kasvetli bir gün, roman yazmaktan vazgeçişinden yıllar sonra, eline rastgele bir kitap almış, ortasından okumaya başlamış, ilgilenmiş, çok hoşlanmış romandan, sonra adına bakayım demiş ve görmüş ki; Anna Karenin, yazarı Leo Tolstoy. Olay örgüsünden söz etmek hiç âdetim değildir; ama Anna Karenin'de bu kuralı bozacağım, çünkü burada, olay örgüsü kaçınılmaz olarak ahlâki bir olay örgüsü, arapsaçı olmuş etik ahtapot kurallarından bir yumaktır ve romanın tadına olay örgüsünden daha yüksek bir düzlemde varmak istiyorsak önce olay örgüsünü incelemeliyiz deniyor. Anna evlenmemiş, evlendirilmiş bir kadındır. Öncelikle iyidir. Oğlunu çok sevmektedir. Kocasına da saygısı vardır. Buraya kadar problem yok gibi. Sonra öyle ya da böyle aşık olur, Vronski'ye duyduğu aşk, eski dünyasını ölü bir gezegendeki ölü bir manzara gibi gösteren bembeyaz bir ışık selidir. Burada benim en çok dikkatimi çeken şey kocasını garda gördüğünde sanki onu ilk görüşüymüş gibi kulaklarının kepçe olduğunu fark etmesiydi. Daha önce ona hiç eleştirel bir gözle bakmamış olması yani... Ve Anna ahlaksız bir kadın da değildi. Diğerlerinin yaptığı gibi yapmadı. Doğrucu ve tutkulu doğası kılık değiştirmeleri, gizli kapaklı işleri reddetti. Sadece bunun için bile baş tacı edilmesi gereken bir kadındı. Rusların dini yapısını tam çözemedim ama epey fikir edindim diyebilirim. Şekilci. Örneğin Anna'nın kocası onun durumunu bile bile yanında tutuyordu onu ve bu Anna'yı delirtiyordu. Bence iğrenç. Anna hamileyken bile. Vronski bana kalırsa hiç bir özelliği olmayan bir adamdı. Anna ona neden aşık oldu bilemem sadece beş para etmez biriydi diyebilirim. Bu Anna'yı sevmemiş olduğu anlamına da gelmiyor. Ama eğer bir kadın seni her şeyine rağmen seviyorsa insan olup ona layık olacaksın. Duygularıyla baş başa bırakmayacaksın. Yoksa düşünür. Ve kem kendinin hem senin felaketin olur. Oldu. Anna bir tren katarının altında ölmeyi hak etmiyordu ve Vronski de asla savaşa giderek kaçmayı kurtulmayı hak etmiyordu. Temiz ölüm. Kolay. Sürünmeliydi ya da en azından bir temiz delirmeliydi... Anna'nın intihar sahnesinde söylediği bir cümle de çok zor gelmişti bana, "Seryoja! Her şeyimi kaybediyorum, gene de kavuşamıyorum ona." Bu konu tartışılabilir. Anna Karenin'in öyküsü bu kadar. Bir diğer hikaye olan Levin-Kiti ikilisinin hikayesi daha sadeydi. Sanırım Tolstoy'un hayalindeki evlilik budur. Kiti evlenilecek kız ama ben onun Levin'i en başta seçmesini isterdim. Vronski onu istemedikten sonra değil. Levin'e gelecek olursam çok yoğun bir karakterdi. Eğer bir türk sineması olsaydı bu diğer karakterleri bilmiyorum ama kesinlikle Levin, Ediz Hun olurdu. Levin, ahlâki idealleri olan, Vicdan'ın "V"sini büyük yazan bir adam. Vronski'den çok farklı. Hep bu işin sonunun Anna-Levin'e gideceği umuduyla okudum. Yanıldım. Anna Karenina aşk romanıdır ama Sergüzeşt değildir. Bu önemli. Levin'in evliliği yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda metafizik bir aşk anlayışı üzerine, her an özveriye hazır olmak üzerine, karşılıklı sevgi üzerine kuruludur. Anna- Vronski birlikteliği ise yalnızca cinsel aşk üzerine kuruludur ve yıkılmasına neden olan da budur. Net. Ve vurgulamak istediği gerçek ahlâki ders de şudur; aşk yalnızca cinsel olamaz, çünkü o zaman bencilcedir ve bencilce olduğu için de yaratmaz, yıkar. Yine de toplumun Anna'yı yargılamaya hakkı yoktu; Anna'nın da intikam dolu intiharıyla Vronski'yi cezalandırmaya hakkı yoktu. Ve 1876'dır; bir yıl sonra Rusya, Osmanlılara resmen savaş açacaktır. Levin bu arada Tanrı'yı arıyordur. Savaştan herkesin kendine göre bir anladığı var çünkü. Vronsky kendini cezalandırmak için savaşa gönüllü olarak yazılır. Senin için bir tavsiye mektubu yazarım rahat edersin diyen bir arkadaşına ihtiyacım yok sen yine de yazacaksan, Türklere yaz diyor. Yani ölümü istiyor. Levin savaşa kesinkes karşı. Ama o da kendince payını manevi aleminde alıyor, Levin'in ruhsal arayışını çok güzel işlemiş Tolstoy. Hayran kalıyor insan. Kitabın adı Anna Karenina olabilir fakat bir koşu gibi düşünecek olursam bu hikayeyi, genel olarak; Oblonsky-Doli çifti önde başladı. Anna'nın onları barıştırmaya gelip Vronsky'le tanışmasıyla birlikte onlar öne geçti. Kiti ve Levin soluk ışıklarda bir gözüktüler o ara. Anna'nın boşanmak istemesiyle birlikte bay Karenin-Vronsky-Anna üçgenine geçti. Burada sular bir ara duruldu fakat tekrar bulanmasıyla olaylar hiç "çözülmeyecek" şekilde çözüldü. Anna gitti. Vrosky delirmedi ama savaşa giderek cezasını verdi kendince. Hikaye Levin'le Kiti'ye döndü. Yani bu yarışın galibi bence son noktada LEVİN. Muhteşem bir kitaptı.
Anna Karenina
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201939,3bin okunma
·
164 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.