Gönderi

248 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
Nietzsche ve Felsefe
Nietzsche ve FelsefeGilles Deleuze
9/10 · 119 reads
·
217 views
saime okurunun profil resmi
Bilinç nedir? Freud gibi Nietzsche de bilincin dış dünyanın duygulandırdığı benlik alanı olduğunu düşünür. Yine de bilinç, dışsallıktan (gerçeğin deyimiyle) ziyade üstünlüğe (değerlerin deyimiyle) göre tanımlanır. Genel bir bilinç ve bilinçdışı anlayışında bu ayrım şarttır. Nietzsche’de bilinç hep, buyruğuna girdiği veya “yekvücut” olduğu bir üste göre bir astın bilincidir. Bilinç hiçbir zaman bir kendi bilinci değil, bizzat bilinç olmayan bir “kendi” ile ilişkili olarak bir benlik bilincidir. Bir efendi bilinci değil, bizzat bilinç olması gerekmeyen bir efendiyle ilişkili olarak bir köle bilincidir. “Bilinç genellikle sadece bir bütün üstün olan diğer bir bütünün buyruğuna girmek isteyince ortaya çıkar... Bilinç, bağlı olabileceğimiz bir varlığa göre doğar”. Böyledir bilincin uşaklığı: “Üstün bir bedenin şekillenmesinin” kanıtıdır sadece... (Sf.56-57)
saime okurunun profil resmi
“İntikam alma zihni” ifadesi bizi aldatmamalı. Zihin, intikamı, gerçekleşmemiş bir niyet, bir erek yapmıyor. Tam tersine, intikama bir araç veriyor. Hıncı, yine hınçta bir intikam alma arzusu, bir başkaldırı ve galip gelme arzusu görmedikçe anlayamayız. Hıncın topolojik ilkesi, kuvvetlerin gerçek bir durumunu, kendilerini eylemeye bırakamayan ve etkin kuvvetlerin de eyleminden kaçan tepkin kuvvetlerin durumunu beraberinde getiriyor. İntikam almaya bir araç veriyor; etkin ve tepkin kuvvetlerin olağan ilişkisini devirme aracını... (Sf.168)
saime okurunun profil resmi
Nietzsche’de hiyerarşi sözcüğünün iki anlamı vardır. Hiyerarşi ilkin, etkin ve tepkin kuvvetlerin ayrımını, etkin kuvvetlerin tepkin kuvvetlere göre üstün olmalarını ifade eder. Nietzsche böylelikle, “hiyerarşideki değişmez ve doğuştan gelen sıra”dan ve hiyerarşi sorununun bizzat özgür kafaların sorunu olduğundan bahsedebilmektedir. Ancak hiyerarşi, aynı zamanda tepkin güçlerin zaferinin, bu aynı tepkin kuvvetlerin salgınının ve bunun ardından gelen karmaşık örgütlenmenin de adıdır. Nerede zayıflar yendiyse, nerede güçlüler mikrop kaptıysa, nerede hâlâ köle olan köle artık efendi olmayan efendiye galip geldiyse, yasanın ve erdemin hükümdarlığıdır orası. Bu ikinci anlamda ahlâk ve din yine hiyerarşinin kuramlarıdır. Bu iki anlam karşılaştırıldığında görülür ki ikinci birincinin zıttı gibidir. Biz Kilise’yi, ahlâkı ve devleti her hiyerarşinin efendileri ve zilyetleri yapıyoruz. Biz ki esasen tepkiniz, biz ki tepkin olanın zaferlerini etkin olanın bir başkalaşımı ve köleleri yeni efendiler gibi alıyoruz, biz ki hiyerarşiyi tersten tanıyoruz; sahip olduğumuz hiyerarşiye müstahakız. (Sf.87)
saime okurunun profil resmi
Kültürün genel devimi şudur: Araç üründe kaybolur. Yasa önünde sorumluluk olarak sorumluluk, adalet yasası olarak yasa, kültürün aracı olarak adalet, bunların hepsi de bizzat kültürün ürününde kaybolur. Törenin ahlâkçılığı, yasaların ruhu yasadan kurtulmuş insanı üretir. İşte bu yüzden Nietzsche adaletin kendi kendisini yıkıma uğratmasından bahseder. Kültür, insanın türsel etkinliğidir; tüm bu ayıklayıcı etkinlik, nihai hedef olarak bireyi üretir, ki bu nihai hedefte “türsel” ortadan kalkar. (Sf.198)
saime okurunun profil resmi
Yaşamı, onun tepkin haliyle yüklenen hiçlik istencidir sadece. Tepkin kuvvetleri, yaşamın kendi kendisiyle çelişmesinin, kendini yadsımasının ve yok etmesinin gerektiği yol olarak kullanan da aynı hiçlik istencidir. Yaşamdan “üstün” olarak adlandırılan değerlere can veren en başından beri hiçlik istencidir. Schopenhauer’in en büyük yanılgısı da budur: O zannetmiştir ki yaşamdan üstün değerlerde, istenç yadsınıyordur. Aslında, yaşamdan üstün değerlerde yadsınan, istenç değildir; yaşamdan üstün bu değerler bir yadsıma, yaşamı silme istenciyle ilişkilidirler. Bu yadsıma istenci üstün değerlerin “değerini” belirliyor. Silahı da şu: Yaşamı tepkin kuvvetlerin egemenliğine devretmek; öyle ki yaşam bütünüyle ileriye doğru, “…hiçliğe doğru, hiçliğinin delip geçici duygusuna doğru”, yapabilirliğinden ayrılmış ve daha az yapa yapa yuvarlanmaktadır. Hiçlik istenci ve tepkin kuvvetler; çileci idealin temelinde bu ikisi yatar. (Sf.139)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.