Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Halil İbrahim Bulut, İslam mezhepleri ile ilgili araştırmalarda ülkemizin önemli isimlerinden biri. Bulut, “İslam Mezhepleri Tarihi” kitabını ilahiyat fakültesi öğrencileri ve İslam mezheplerine ilgi duyan kişiler için bir giriş kitabı olarak hazırladığını ifade ediyor. Eserin öncelikli muhatabı ilahiyat fakültesi öğrencileri olduğundan, eser, bilimsel kaideler ışığında hazırlanmış. Mezheplerle ilgili yönlü, taraflı ifadelere yer verilmiyor ve eser genelinde nesnel ve tarafsız bir tutumun hâkim olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Bu bakış açısı eseri daha okunası hale getiriyor. Peygamber Efendimizin (sav) vefatından sonra Müslümanlar, dini ve siyasi yönlerden bir yöneticiye ihtiyaç duyuyor. Siyasi ayrılıklar baş gösterdikçe ve dini yorumlar birbirinden farklılaştıkça fırkalaşmalar, bunun devamında da mezhepler meydana geliyor. Tabi mezheplerin meydana geliş süreci son derece uzun ve çekişmeli mücadelelere sahne oluyor. Mezheplerin birçoğu kendini hak mezhep, diğer mezhepleri ise mürtet kabul ediyor. Hatta iman ve amel noktasındaki görüş farklılıkları sebebiyle kimi mezhepler diğer mezheplerle savaşmayı ve onlara mensup Müslümanları öldürmeyi mubah görüyor. Oysa İslam dininin akaidinde bu yok. Hoşgörü dini olan İslamiyet’e mensup olduğunu iddia edip bu şekilde davranan kişiler, İslam’ın özünden uzak olup, kişisel çıkarlar için bu uygulamaları gerçekleştiriyor. Bunlarla birlikte bazı mezheplerin kurucuları ve/veya sonraki liderleri, kişisel çıkarlar sebebiyle, kısa sürede mürtet hale gelebiliyor. Kendini peygamber, mehdi, Mesih ilan etmekte beis görmeyen bazı mezhep liderlerine, kendisinde Allah’ın tecelli ettiğine inanan liderler eşlik ediyor. İslamiyet’ten son derece uzak bu fikirler, çeşitli siyasal, sosyal ve ekonomik sebeplerle bir şekilde taraftar toplayabiliyor. Mezheplerin bir kısmı ise Peygamberimizin ailesine, başta Hz. Ali olmak üzere, sevgi gösterip yola çıkarken yolun sonunda dinden uzaklaşıp Peygamberimizin cennetle müjdelediği sahabelere günde 5 vakit lanet okuyabiliyor. Bu da işin özünden uzaklaşılmaması gerektiğine önem vermemiz gerektiğini gösteriyor. Burada bir noktaya dikkat çekeyim. Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadis şu şekilde: “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-ı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka cehenneme gidecektir". Başka hadislerde Peygamberimiz kurtuluşa erecek olan bu fırkayı şu şekilde tarif ediyor: “Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır.” Buna, “ehl-i sünnet ve cemaat mensupları” denilmektedir. Yani Peygamberimiz, işlerin bu noktaya varacağını önceden biliyordu. Bu sebeple de kendisi, her mezhebin hak olmadığını çok önceden ifade etmişti. Burada biz Müslümanlara düşen, Kuran ve sünnet ışığında yaşamak ve dinin temel kaidelerinden uzaklaşanlara yüz çevirmektir. Mezheplerin ortak noktada buluşması için, Bediüzzaman Said Nursi’nin de ifade ettiği üzere, dinin ortak kaidelerine odaklanmak lazım. Bunlar da Kuran, kıble, Peygamberimiz, ahret hayatı gibi durumlardır. Bunlardan uzaklaşanlar ancak ve ancak mürtettir. Unutmayalım ki bugün bizim ülkemizde dahi yüzlerce mehdi, Mesih, peygamber olduğunu iddia eden kişiler var. Ayrıca bunlara inanan binlerce de taraftar var. Bu yüzden doğru yoldan şaşmamak adına Kuran ve sünnet rehberlerinden ayrılmamak lazım. Beş vakit namaz kılan her Müslüman günde 40 defa: “Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” ayetlerini okuyor. Rabbimizin her gün 40 defa Müslümanlara bunu söyletmesi boşuna değil. Doğru yolda olmak işte bu kadar önemli ki bunu her gün 40 defa söylüyoruz. Doğru yoldan şaşmamak üzere…
İslam Mezhepleri Tarihi
İslam Mezhepleri TarihiHalil İbrahim Bulut · Bilimsel Araştırma Yayınları (Bilay) · 2018163 okunma
·
295 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.