Gönderi

Biri Ambulans Çağırsın & Küçük İskender
Gecenin hız sınırına yakınken durdurdum bedenimi kaportada eski bir damadın çamura bulanmış papyonu arka koltukta gözyaşlarına boğulmuş bir gelinlik vardı; mart ayının soğuk bir salonuydu; vites pedalının dikiz aynasına yansıyan o gelişigüzel, akıl almaz komplo teorileri kapsamında göğe yakın olmaktan, yere bakmaktan biraz yorgun düşmüş bir zürafa gibi, boşluğun zarif şiddetli menfaatine sokuldum. Kipti. Emir kipiydi yağan yağmur altında sana geç kalmış senden yana saçmalamış bir âşık tanımıyla şehirlerarası yollarda şu iki saatin bilançosunu çıkartmak, bilançoyu kanlı bir keser kimliğiyle, kelebek camının aralığından aşağı bırakmak. Zordu. Aşağı bırakmak zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu! Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin tanımadığım bir adama jean tardieu'den bir replik ezberletmek, çıplak bir kadını az daha soymak, az daha soymak, bir şeftaliyi soya soya çekirdeğine inmek gibi, kadının çekirdeğine, kadının azınlık tarafının esir kamplarında aşağılanan ilkelerine inmek gibi, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi yere bakmaktan yorgun bir bahisçi, bir bahis cismi, çekilen kart, atılan zar, kırılan lades kemiği gibi, o her şeyi berbat eden gibiler gibi, Zordu. Sana ulaşmak zordu. Çünkü,mart ayının soğuk bir salonuydu! Gerçek, bahaneler arkasına saklanmaya hazırken, gerçek, tam da buydu! Bir sadakate muavin, bir anlayışa esir, bir intikam zaferine sahip olmanın, olabilir görünmenin, karşı şeritten gelen tır şoförüne göre anlamı yoktu; o büyük buluşmayı kutsayan, kutlayan ve için için kıskanan klakson sesleri; vaovvvvvv, vaovvvvvvvvv, diye geçen kamyonların arasında sıkışmış 78 model tek kapılı siyah bir BMW ile acelenin içine sıkışmış çok eski bir katil ile çıplak bir kadını az daha soymak, az daha soymak, bana dokunan, bana temas eden buydu! Ulaşamamanın, doğruyu söyleyememenin, itiraf edememenin sıkıntısını aşağı bırakmak. Zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu! Asfaltta patlayan lastik, bir çocuğun elinden kaçırdığı, ağlayarak seyrettiği bir bayram balonuydu! Bilirdin, ben daima büyük iddialara girerdim, örneğin seni sevmek, seni dünyanın yedi harikasından herhangi birinde yüzünden jiletle işaretlemek, indiğin noktadan yeniden göğe yakın bir zürafa gibi arabanın attığı her taklada sana yaklaşıyor olmanın sevinci arabanın attığı her taklada sana yakışıyor olmanın ürpertisi. Zordu. Çünkü, mart ayının soğuk bir salonuydu. Çünkü hayat, ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu. Senin için ölüyordum. Durum buydu!
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.