Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

M.L. Tomara'nın teorisi
M. L. Tomara, “İslamın Doğuşu ve Sınıfsal Temeli” (“Ateist”, 1930, sayı: 58) başlıklı makalesinde, İslamın doğuşu üzerine oldukça özgün bir görüş öne sürdü. Araştırmacı, Arabistan halkının temel uğraşının ilkel biçimdeki bir tarım olduğu savından hareket ediyor (s. 20). M. L. Tomara, okuru, XVIII-XIX. yüzyıl gezginlerinin betimlemelerinden bir yığın alıntıyla, göçebelerin ülke nüfusunun azınlığı oluşturdukları ve ülke ekonomisinde önemli bir rol oynamadıkları Arabistan’ın VI-VII. yüzyıllarda olduğu gibi, bugün de bir tarım ülkesi olarak kaldığına inandırmaya çalışıyor (s. 21). Kuşkusuz, Tomara, hemen hemen bütün Arapların çiftçi olduklarını tanıtlayamıyor. Makalede yer verilen bilgiler gösteriyor ki, Araplar hayvancılığın yanı sıra tarımla da uğraşmışlardır, bu durum VII. yüzyılda olduğu gibi bugün de geçerliliğini koruyor. Fakat, XVIII-XIX. yüzyıl gezginlerinin düşünceleri onun teorisi için elverişli olmasına karşın, M. L. Tomara, Muhammed zamanından bu yana tarımın Arabistan’da gerilediğini ve işlenebilir tarım alanlarının azaldığını tanıtlayıcı belgeleri ortaya koymak zorunda kalıyor (s. 24). Tefeci tarafından yıkıma uğratılan çiftçinin evini ve toprağını nasıl yitirdiğini, nasıl göçebe olmak zorunda bırakıldığını parlak bir biçimde betimliyor (s. 25). Bu düşünce, İtalyan bilim adamı Kaetani’nin Arabistan’ın kuraklaşmasıyla ilgili teorisinde sağlam bir temel bulur ve bununla birlikte, Tomara’nın savına göre, bu kuraklaşma sürecine bağlı olarak Arabistan’da üç sınıf ortaya çıkar: 1) Eski yaşam biçimini koruyan göçebeler, 2) Yerleşik çiftçiler, 3) Yarı göçebelik veya göçebelik yapan, ama çiftçiliğe dönmeye çalışan yoksul düşmüş çiftçiler (s. 25). Burada, özellikle, sınıfların ortaya çıkışında coğrafik koşulların belirleyici olduğu şeklindeki anti Marksist sav dikkat çekiyor. M. Tomara’nın en önemli kişiliği, bu makalede yaşamöyküsü ve edimlerine önemli yer ayrılan Muhammed’dir. Araştırmacı Tomara, Muhammed’in Mekke’deki hareketinin temelinde, yoksul tabakaların soylulara karşı eyleminin bulunduğunu düşünüyor (s. 28). Biraz daha ileride şöyle yazıyor: “İslam, Mekke’nin yoksulları arasında doğmuşken, ekonomik temelini de olağanüstü biçimde sadece tarıma dayalı Medine’de buldu. İslam ideolojisi de yoksul tabakaların ideolojisidir (s. 32). Buradan hareketle köylülüğün, tam olarak da Medine’nin yoksul çiftçilerinin ideolojisinin İslam olduğu sonucuna varıyor. Muhammed, gerçek bir köylü egemenliği kurdu, ama bu egemenlik uzun süre dayanamadı: devlet iktidarı soylu kabilelerin eline geçti, bu nedenle İslam da değişikliğe uğradı. Arabistan’daki başkaldırı (arridda), Tomara’nın düşüncesine göre, Medinelilerin yerli yoksullarla birlik olarak Bedevilere karşı, işlenebilir toprakları yoksullar için savaşarak geri alma hareketiydi. M. Tomara’da İslam, uygun bir temel üzerine oturmuş bir üstyapı kurumu olmayıp, kendine bir temel arayan, kendi başına var olan bir kategoridir. Tomara, İslamın Medine’ye göç ettiğini, çünkü ticaret sermayesi tarafından onun Mekke’den sürüldüğünü düşünüyor. Sonunda, İslam, bir tarım bölgesi olan Medine’de sağlam bir temel kazandı, işte bundan ötürüdür ki İslamın temel savları köylü nüfusun yoksul tabakalarının çıkarları yönündedir(?!) (s. 47). M. Tomara’nın teorisinin yanlışlığı apaçık ortada. Yoksulların ideolojisini, yoksul halk tabakalarının çıkarlarının sözcüsünü İslamda görmek, sınıflı toplumda dinin içeriğine ilişkin Marksist öğretinin temel savlarına karşı gelmek demektir. Üstelik, bu teori Arabistan’ın daha çok bir tarım ülkesi olduğu şeklinde yanlış bir düşünceden hareket ediyor, nüfusun göçebe kesimi olan Bedevilerin önemini tamamen görmezlikten gelme noktasına varıyor. Bu, başından sonuna kadar uydurma teori, açık tarihsel gerçekleri hiç dikkate almıyor.
Sayfa 230 - Evrensel YayınlarıKitabı okudu
·
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.