Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kendimi tanımayı unuttum ! Tanımaya çalışırken yaşamayı yaşarken savaşmayı da. Bak işte yaralarımız aynı … Acılarımız aynı, Ölülerimiz de öyle, Ya sevinçlerimiz ? Sahi be en son ne vakit oldu gülüşmeyeli ? En son ne zaman birlikte yedik bir sofrada, bir akşam yemeği, korkusuz, kuşkusuz… Kaç asır, kaç yıkım, kaç sürgün gördü ömrümüz ? Hangi hapishaneye sorsan adımız, andımız gibi ezberlenmiş. Hangi koğuşu göstersen, duvarda safra kustuğumuzun izleri , Hangi gardiyana baksan, adım attığı her bölüme bir mahkumun adını vermiş. Her yatağa bir işkencenin , Her avluya bir işkencecinin, Her sorgu odasına bir muhbirin, bir de işkencede ölenin. Hangi duvara dokunsan kan pıhtıları, askıda işkence, makatta cop, elektrikte deri ve tırnak kalıntıları. Ya hücre-hücre acı çığlıklar, Bölüm-bölüm/marş-marş alfabetik sıralı sayımlar, Kudurmuş köpek gibi salyalı apoletli infaz memurları… Cinayet dolu ard-arda ölüm haberleri ile günlere uyandığımız korkunç katil mevsimdi işte o zamanlar… Kimimiz gençliğimizi verdik mahpus damlarında, Kimimiz ise sevdiklerimizi. Ya ömrünün en güzel, en deli çağlarını yani 30 yılını Demir parmaklıklar ardında geçirenlere ne demeli… Diasporada olan ülke ve dost hasreti ile, her an, her saniye ölüp-ölüp dirilenleri, Ne demeli şimdi kimliğinden, ideolojik duruşundan kaynaklı ölü bedenlerinin gerek kargo paketleriyle, gerek çöp poşetleriyle ailelerine teslim edilmelerine. Oysa hiç değişmeyen dışarda hala aynı ses, Kürd yoktur ! Ve biz hala tutsak , hala paramparça, hala kimsesiz…. Uğur Akbulak
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.