Bizler neden hep bu hikayeleri çok büyük aşklar olarak görürüz ? Asel ve İlyas birbirlerini yalnızca iki üç kez gördükten sonra aşık olduklarını söyleyip hemen evleniyorlar ve İlyas'ın başına gelen tek zor bir durumda İlyas Asel ' i aldatıyor bunun sonucunda da vicdan azabı çektiği için kendini ondan uzaklaştırıyor. Asel kaçınca da onun peşinden gitmek yerine Kadiça ile yaşamaya başlıyor. Benimle aynı fikirde olan var mı bilmiyorum ama bu hikâyede güzel bir aşk göremiyorum. Daha çok gençlik hevesiyle başlayan bir ilişkinin olgunlaşmamış iki insan arasında olmasıyla birlikte muhtemel bir ayrılık görüyorum . Bir insanı iki kere görmekle ona tüm her şeyi adamayı çok yanlış buluyorum. İlyas Asel'i güzel bulmasaydı yine de onu sever miydi ? Veya şöyle soralım : İlyas neden Asel'i sevdi ? Bu soruları aynı şekilde Asel 'e de sorabiliriz. Ortaya çıkan cevaplardan bunun derin bir aşk olmadığı anlaşılır.
İlyas , yetişkin bir insan olsa da ruhen çocuk kalmış biridir. Hemen mutlu olur hemen de üzülür. Gelecek hakkında plan yapmaz tek derdi şimdidedir. Yeri geldi mi iradesine sahip çıkamaz ve ölümüne sebep olabilecek bir kazaya neden olacak davranışlarını dizginleyemez. Karşımızda yetişkin bir adam değil de her istediği hemen olsun isteyen biri vardır aslında.
Asel ( Filmde ismi Asya ) ilk görüşte aşık olur İlyas'a. Onun için İlyas'ın ne karakteri ne de davranışları hiç önemli değildir. Tek önemli olan İlyas'ın onun sevdiği erkek olmasıdır. Hiç tereddüt etmeden onunla kaçar. Ona sonsuz bir güven duyar ve tek yaşam amacı İlyas olur. Tabi bu söylediklerim İlyas içinde geçerli. Fakat İlyas'ın sorumsuzca tavırları , çocukça davranışları artık tahammül edilemez bir noktaya geldiğinde Asel bebeğiyle birlikte kaçar. Evet o çok büyük gördüğümüz aşk, hayatın gerçeğiyle yüzleşince parçalanır.
Hem kitap hem de film inanılmaz derece güzel . Cengiz Aytmatov'un okuduğum ikinci kitabı ve yine beni çok uzaklara götürdü hem izlemenizi hem de okumanızı tavsiye edebileceğim bir hikaye.
Hepinize iyi okumalar.