Gönderi

263 syf.
9/10 puan verdi
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem budalalık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem de hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz hem cennete gidecektik hem de cehheme..." Esere böyle başlıyordu Charles Dickens. Tıpkı olayların geliştiği iki zıt şehir, sakin ve özgürlükçü Londra ile karmaşık ve sefil Paris gibi. Fransa'da soyluların gösteriş içinde rahatça yaşayıp halkın aç ve sefil durumda bulunması Fransız devrimini hazırlıyor. Halk yalnızca yiyecek ekmek ve sığınacak ev için değil "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" için ayaklanıyor. Monarşi yıkılınca ne mi oluyor? Her çağda, her ulusta, her tabakada olduğu gibi halk gücü eline alınca zalimce öç alıyor, aristokratları tek tek giyotine gönderiyor. Bu atmosferde Bankacı Bay Lorry, Doktor Bay Manette ve on yedi yaşına kadar göremediği kızı Lucie'nin öyküsü anlatılıyor. Bence kitabın asıl kahramanı çok farklı, son sayfalara kadar hakkında yalnızca bir kaç cümle yazılan, kendisinden çok fazla bahsedilmeyen biri.
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin HikayesiCharles Dickens · Olympia Yayınları · 201659,2bin okunma
·
77 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.