Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

176 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Konuşmamız Gereken Şeyler Var...
Toplumsal Kokuşmuşluktan Siyaset Eleştirisine… Okuduğum çoğu kitap ile ilgili bu platformda çok iyi incelemeler olduğu için söyleyecek farklı şeylerim yoksa inceleme yazmamayı tercih ederim. Eğer çok az incelemesi olan bir kitapla ilgili bir inceleme yazmadıysam da muhtemelen bu, beni fazlasıyla etkilememesinden kaynaklanır. Girişte iddialı bir cümle ile başlayayım; Amcanın Düşü hakkında konuşmamız gereken şeyler var… Dostoyevski’nin yazarlığının 2. döneminin ilk yapıtı Amcanın Düşü. Bu iki dönemin oluşmasındaki olay ise Dostoyevski’nin tutuklanması ve ölüm cezasına çarptırılması. Dostoyevski, 1849 yılında devlete karşı düzenlenen bir komploya katıldığı için ölüm cezasına çarptırılır. İdam edileceğinden birkaç gün önce ise af kararı çıkar ve sürgüne gönderilir. (Bu af kararını kim çıkardıysa edebiyat severler olarak kendisine ciddi bir şükran borcumuz var. O af kararı çıkmasaydı ustanın onlarca eserini şu anda okuma şansına sahip olamayacaktık) Sürgünden sonra orduya katılan ve subaylığa kadar yükselen Dostoyevski’nin 2. Yazarlık dönemi de bu süreçte başlar ve bu dönemin ilk eseri de dediğim gibi Amcanın Düşü kitabı. Bu kısa girişi yaptıktan sonra kitaba geçelim. Kitabın konusundan bahsetmeyeceğim zira arka kapakta zaten bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi olabilirsiniz. Benim değinmek istediğim şeyler, karakter ve arka planda verilmek istenilen mesajlar… MARYA ALEKSANDROVNA’YI TANIMAYA NE DERSİNİZ? Kitabın ana karakteri Marya Aleksandrovna. Dedikodu seven, bir köyde yaşayan ama kendisini asla köylü gibi görmeyen, özsaygısı tavan yapmış ama karşısındakine olan saygısını yitirmiş, “Zafere giden yolda her şey mubahtır” ilkesiyle hareket eden bir kadın. Yani arka planda o dönem Rusyasında bir siyasetçinin sahip olması gereken her türlü özelliğe sahip bir karakter. Kızı Zina’yı artık bir ayağı göçmüş olan prens ile evlendirebilmek için yapmadığı şaklabanlık kalmamış bir kadın. Arka planda halkı kandırabilmek için söylemediği yalan kalmamış bir siyasetçiye göndermelerde bulunan bir karakter. Kelimelerin gücünü ve tecrübelerinin getirdiği rol kabiliyetini kullanarak kızını -sözde ona iyi bir hayat sunma ve koruma içgüdüsü ile- kandırmaya çalışan bir kadın. Marya’yı tanıdığınızda muhtemelen Dostoyevski’ye olan hayranlığınız bir kat daha artacaktır. Ordudan terhis edildikten kısa bir süre sonra bu eseri oluşturan yazarın, bu kadar kısa bir sürede böylesine baskın ve ilmek ilmek işlenmiş bir yapıda bir karakter oluşturması pek akıl alır gibi değil. Dahilik ürünlerinden biridir muhtemelen. Bende şöyle bir şey vardır. Okuduğum bir kitaptaki karakterde “Kendimde olmayan olumlu bir özellik” gördüğümde buna sahip oluşunu ve bunu kullanışını gıpta ile takip ederim. Marya ablamızın karakterindeki ikna edicilik (bu olumlu olanı) ve yalan söylemesindeki ustalık, sanırım bu karaktere olan hayranlığımın en büyük kanıtı. Bence tanıyın Marya Aleksandrovna’yı. Aranızdaki doğabilecek olan muhtemelen tek taraflı ilişkiye bir şans verin. BANA KALIRSA BİR ROMAN DEĞİL, BİR ÖYKÜ AMA AYNI ZAMANDA… Eseri yoğun olduğum bir dönemde bana göre kısa bir sürede bitirmiş olmamın sebebi, ne Dostoyevski ne sayfa sayısı ne de bir öykü olması. Bunun yegane sebebi, kitabı okurken bende oluşan “Tiyatro izliyormuşum gibi” hissetme algısı. Sanki bir koltukta oturmuş, cümleleri okuyor algısına değil replikleri dinliyor algısına kapıldım. Ve bunun muazzam bir his olduğunu vurgulamam gerekiyor. Üst üste gelen konuşma replikleri, bu repliklerdeki günlük hayatın doğallığı, okurken bile kişilerin o anki duygularını okurda canlandırabilme yetisi… Bilmiyorum, bu eserin tiyatro uyarlaması var mıdır? ZENGİN, FAKİR, KANDIRAN, KANDIRILAN, İHANET EDEN, PİŞMAN OLAN, ARKADAN OYUNLAR ÇEVİREN… Fakir sıfatını çıkarırsak ve pişman olan sıfatına da çok nadir rastlasak da bilin bakalım geride kalan sıfatlar, hangi alanın ürünü? Muhtemelen herkesin cevabı ortaktır. Dostoyevski’nin o dönemki koşullardaki muhaletçi yapısını en iyi anlatan eserlerden biri olması gerek (İhtimalli konuşuyorum çünkü bütün eserlerini okuyabilme gururuna daha erişemedim) Amcanın Düşü kitabının. Bir toplumsal kokuşmuşluktan siyaset eleştirisini kısa bir öyküde, basit bir konuda, bu kadar yoğun işlemek ve bunu canlandırabilmek, okuyabilme şansını kendinize verirseniz sizi de etkileyecek önemli unsurlardan biri olacaktır diye düşünüyorum. Son noktayı koymadan kitaptan bir kısa bir kısım paylaşarak noktayı koymak istiyorum. “Hepimiz, en sade, hiçbir çıkar kokusu olmayan işlerde bile hesaplı hareket ederiz, hem bunu farkına varmadan yaparız. Üstelik daima kendi kendimizi aldatarak, soyluluktan bir an ayrılmadığımızı iddia ederiz” Benden bu kadar. Sağlıcakla kalın. Sezer.
Amcanın Düşü
Amcanın DüşüFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 20213,287 okunma
··
435 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.